- kunduracı
- is.
Kundura yapan veya satan kimse
Bir gün ana oğul kunduracının önünden geçiyorlardı.
- P. Safa
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Bir gün ana oğul kunduracının önünden geçiyorlardı.
- P. SafaÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
biz — 1. zm. 1) Çokluk birinci kişiyi gösteren söz Biz, Türkler, bütün tarihî hayatımızca hürriyet ve istiklale timsal olmuş bir milletiz! Atatürk 2) Bazen teklik birinci kişi zamiri ben yerine kullanılan bir söz Biz kendisini aldığımız zaman vücudu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
falçata — is., İt. falcetto Eğri kunduracı bıçağı … Çağatay Osmanlı Sözlük
kalfa — is., Ar. ḫalīfe 1) Aşaması çırakla usta arasında bulunan zanaatçı Beyoğlu nda Caddeikebir de kunduracı kalfası olarak hayata girdi. H. E. Adıvar 2) Mimar yardımcısı 3) esk. Saraylarda ve büyük konaklarda halayıkların başında bulunan kadın 4) esk … Çağatay Osmanlı Sözlük
kısacası — zf. Kısa söylemek gerekirse, sözün kısası, elhasıl, velhasıl, velhasılıkelam, hülasa Bir kimse, doktor, avukat, yargıç, kunduracı, kısacası ne iş görürse görsün, gerekli sanat eğitiminden yoksunsa gördüğü işin önemini kavrayamaz. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
örs — is. 1) Biçimleri yapılacak işe göre değişen, üzerinde maden dövülen, çelik yüzeyli, demir araç Demir yalım gibi kızarmıştı. Küçücük örsünün üstüne koydu, dövmeye başladı. Y. Kemal 2) Üzerine çivi çakılacak ayakkabı geçirilen kunduracı aracı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
başmakçı — kavvaf, pabuşçu, kunduracı … Çağatay Osmanlı Sözlük
ESKEF — (C: Esâkif) Kunduracı, eskici … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ÜSKUB — Sıra ile dikilmiş olan ağaçlar. * Kunduracı. * Dökülmüş olan, akan su. * Demirci … Yeni Lügat Türkçe Sözlük