zevahiri kurtarmak — görünüşü kurtarmak Öyle yapmakla beraber zevahiri kurtarıyor, konuşuyor, gülüşüyordum. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
görünüşü kurtarmak — bir işi gereği gibi değil, yapılıyor dedirtmek için üstünkörü yapmak, zevahiri kurtarmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
pöstekiyi kurtarmak — hoş olmayan bir durumdan kurtulmak Aman, bir karı ki görme... Maymun mu maymun, biçimsiz mi biçimsiz, pis mi pis... Ne yaparsın... Pöstekiyi kurtarmak lazım. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
paçayı kurtarmak — kendini bir dertten, tehlikeden veya zor durumdan kurtarmak Varımızı yoğumuzu teknenin oturmamış tarafına aktararak paçayı kurtardık. B. R. Eyuboğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
günü kurtarmak — günün ağır koşullarını ve engellerini bir biçimde atlatmak Gelecek insanın mutluluğu için günümüzü kurtarmak hangi babayiğidin harcıdır? M. C. Anday … Çağatay Osmanlı Sözlük
vaziyeti kurtarmak — herhangi bir güç durumdan sıyrılmak Karısı ve arkadaşı da bir müddet sustular, galiba bir şeyler düşündüler. Vaziyeti yine genç diplomat kurtardı. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
hamamın namusunu kurtarmak — görünüşünü kurtarmaya yönelen birtakım yetersiz çarelere başvurarak kötü bilinen bir yere onur kazandırmaya çalışmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
postu kurtarmak — öldürülmek tehlikesini atlatmak Binlerce kişiden ancak birkaç kişi postunu kurtarabildi. F. R. Atay … Çağatay Osmanlı Sözlük
yakayı kurtarmak (veya sıyırmak) — bir işten kurtulmak Pek sıkboğaz ederlerse bakalım bir sırasını düşürebilirsek yolunda bir yalanla yakamızı kurtarırız. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
başını kurtarmak — 1) canını korumak 2) geçimini sağlayacak bir duruma gelmek … Çağatay Osmanlı Sözlük