- küsurlu
- sf.
Küsuru olan
Adımları küsurlu idi. İki buçuk, iki buçuk...
- H. Taner
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Adımları küsurlu idi. İki buçuk, iki buçuk...
- H. TanerÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
kusurlu — sf. Kusuru olan … Çağatay Osmanlı Sözlük
şaibe altında tutulmak — kusurlu, ayıplı olmak, lekeli sayılmak Yakın zamanlarda bizim parlamentomuz da bu gibi şaibeler altında tutuldu. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
tenzih etmek — kusurlu ve kabahatli olmadığını, kötü vasıflardan soyutlandırıldığını, dışında tutulduğunu bildirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kötürümden aksak, hiç yoktan torlak yeğdir — kusurlu da olsa bir şeyin elde bulunması, hiç bulunmamasından daha iyidir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
cılk çıkmak — kusurlu, boş veya bozuk çıkmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
defolu — sf. Defosu olan, bozuk, özürlü, kusurlu, ayıplı (kumaş, giysi, mal vb.) … Çağatay Osmanlı Sözlük
detone — sf., müz., Fr. détonné Yanlış, kusurlu (ses) Radyo parazit yapsın, sokak satıcıları detone sesleriyle bağırsın istiyorum. A. Kulin Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller detone olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
eksik — sf., ği 1) Bir bölümü olmayan, noksan, natamam Bu kitap eksik, baş tarafı yok. 2) Mükemmel olmayan, kusurlu, muallel, sakat 3) Az Arada can sıkıntısından doğma kavgalar da hiç eksik değil... R. N. Güntekin 4) is. İhtiyaç duyulan şey Aklı sıra bu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
estetik — is., ği, Fr. esthétique 1) Sanatsal yaratının genel yasalarıyla sanatta ve hayatta güzelliğin kuramsal bilimi, güzel duyu, bedii, bediiyat Boğaziçi nin, Sarayburnu yarımadasını, tarihî üslup ve estetiklerini korumak için çok iyi hazırlanmış… … Çağatay Osmanlı Sözlük
falsolu — sf. 1) Yanlış, hatalı, kusurlu Bu saydığım, rolün falsolu tarafları. R. N. Güntekin 2) argo Uygun ve yerinde olmayan 3) sp. Döne döne ve ekseninden kayarak, kavisli … Çağatay Osmanlı Sözlük