- muvakkaten
- zf., esk., Ar. muvaḳḳaten
Az bir zaman süresince, geçici olarak, eğreti olarak
Muvakkaten onu nöbetçi asistanın odasına yatırmışlar.
- P. Safa
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Muvakkaten onu nöbetçi asistanın odasına yatırmışlar.
- P. SafaÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
muvakkaten — (A.) [ ﺎﺘﻗﻮﻡ ] geçici olarak … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
MUVAKKATEN — Az bir zaman için, şimdilik, geçici ve muvakkat olarak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ADEM-İ HÂRİCÎ — İlm i İlâhide mevcud olup, maddi vücudu olmayan.(Adem i mutlak zaten yoktur; çünkü bir ilm i muhit var. Hem daire i ilm i İlâhînin harici yok ki, bir şey ona atılsın. Dâire i ilim içinde bulunan adem ise, adem i hâricidir ve vücud u ilmiye perde… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
FANTAZİYE — yun. Yalandan gösteriş, boş debdebe. Zâhirî süs ve zinet. Lüzumlu ihtiyaçtan olmayan ve zevk için kullanılan pahalı eşya.(Sefahet ve dalâlette bozulmuş ve İsevi dininden uzaklaşmış Avrupa! Deccal gibi birtek gözü taşıyan kör dehan ile ruh u… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
HÂL-İ SAHV — Arızi veya dâimi sebeplerle, şuurunu kaybetmiş bir kimsenin, muvakkaten şuurunun yerine gelmesi hâli … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
KEMALÂT — (Kemal. C.) Faziletler, iyilikler, mükemmellikler. Ahlâk ve huy güzellikleri. Terbiyelilik, edeblilik.(Mâdem mevcudat, zeminin yüzünde büyük bir nehir gibi, kemalâtın lem alariyle parlar geçer; o nehir, güneşin cilveleriyle parladığı gibi, şu… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
İBTAL-İ HİSS — Duygusunu battal etmek ve uyuşturmak.(Evet, şu elim elemi ve dehşetli mânevi azabı hissetmemek için ehl i dalâlet, ibtâl i his nev inden gaflet sarhoşluğu ile muvakkaten hissetmez. Fakat hissedeceği zaman kabre yakın olduğu vakit birden hisseder … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
İSTİARE — Ariyet istemek. Ödünç almak. Birinden iğreti bir şey almak. * Edb: Bir kelimenin mânasını muvakkaten başka mânada kullanmak; veya herhangi bir varlığa, ya da mefhuma asıl adını değil de, benzediği başka bir varlığın adını verme san atına istiare… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük