münhasır — (A.) [ ﺮﺼﺤﻨﻡ ] dönük, ait, yönelik … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
MÜNHASIR — (Hasr. dan) Belli bir sınır içinde olup harice tecavüz etmeyen, inhisar eden, her yanı çevrili. * Yalnız bir kimseye veya bir şeye mahsus olan … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
münhasır — ye özgü; ..ye ayrılmış; ..ye mahsus; sınırlanmış; ayrılmış … Hukuk Sözlüğü
nevi şahsına münhasır — sf. Kendine özgü davranış ve karakteri olan (kimse) Nevi şahsına münhasır bir ziyankâr hırsız, iki üç günde bir eve giriyor... R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
NEV'İ ŞAHSINA MÜNHASIR — Sadece şahsına benzer çeşit, başka benzeri olmayan. Eşi bulunmaz olan … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
mahsus — 1. sf., esk., Ar. maḥsūs 1) Duyulan, anlaşılan, hissedilen 2) Belli, ortada, aşikâr 2. sf., Ar. maḫṣūṣ 1) Özgü Her sanata mahsus aletler vardır. Bize de böyle bir şeyler lazım... H. R. Gürpınar 2) Biri veya bir şey için ayrılmış, münhasır Vatan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
nev — is., Ar. nevˁ Çeşit, cins, tür Bu kadının hastalığı, isterinin çok şiddetli bir nevidir. P. Safa Birleşik Sözler nevi şahsına münhasır … Çağatay Osmanlı Sözlük
şahıs — is., hsı, Ar. şaḫṣ 1) Kimse, kişi, zat Yazılarınız da şahıslarınız da birbirine benzemez. P. Safa 2) dbl. Kişi Birleşik Sözler şahıs eki şahıs zamiri nevi şahsına münhasır … Çağatay Osmanlı Sözlük
hakan — padişah, şahinşah, aslı huhan dir; işbu unvan umumen her padişaha itlak oluna bilir ise de, fakat çin hükmdarlarına mahsus ve munhasir dir … Çağatay Osmanlı Sözlük
GAYE — Maksad, kasdedilen, netice, sonuç.(Her şeyin vücudunun müteaddit gayeleri ve hayatının müteaddit neticeleri vardır. Ehl i dalâletin tevehhüm ettikleri gibi dünyaya, nefislerine bakan gayelere münhasır değildir. Tâ, abesiyyet ve hikmetsizlik içine … Yeni Lügat Türkçe Sözlük