- müsait
- sf., -di, Ar. musāˁid
1) Uygun, elverişli
Müsait bir gün geleceğim.
2) tkz. Flört etmeye hazır olan, kolayca flört edebilen (kadın)
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Müsait bir gün geleceğim.
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
FURSAT — Müsait an, elverişli durum, uygun zaman, elden kaçırılmayacak faydalı hâl veya vakit. Nöbet … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
Chamis Muschait — (arabisch خميس مشيط, DMG Ḫamīs Mušaiṭ; auch Khamis Mushayt) ist eine Stadt im Südwesten von Saudi Arabien in der Provinz Asir. 2004 hatte die Stadt 372.000 Einwohner. Sie liegt in der Moskauer Zeitzone. 18.342.733333 Koordinaten … Deutsch Wikipedia
biner — [ bine ] v. <conjug. : 1> • 1269; provenç. binar; lat. pop. °binare « refaire deux fois », de bini → binaire 1 ♦ V. tr. Agric. Ameublir et aérer la couche superficielle de (la terre) pour réduire l évaporation de l eau contenue dans le sol … Encyclopédie Universelle
muser — 1. muser [ myze ] v. intr. <conjug. : 1> • XIIe « rester le museau en l air »; même rad. que museau → amuser I ♦ Vieilli ou littér. Perdre son temps à des bagatelles, à des riens. ⇒ s attarder, flâner, musarder, traîner. « J aime à muser [ … Encyclopédie Universelle
plumeau — [ plymo ] n. m. • 1640; de 1. plume 1 ♦ Ustensile de ménage formé d un manche court auquel sont fixées des plumes ou une matière souple analogue, et qui sert à épousseter. ⇒ houssoir; balai. Donner un coup de plumeau à, sur... 2 ♦ Touffe de… … Encyclopédie Universelle
talonner — [ talɔne ] v. <conjug. : 1> • 1461 « renverser du pied »; taluner « frapper d un coup » 1190; de talon I ♦ V. tr. 1 ♦ (1573) Suivre ou poursuivre de très près. Ses poursuivants le talonnent. ⇒ serrer (de près). Fig. « quand on se sent,… … Encyclopédie Universelle
elverişli — sf. Uygun, işe yarayan, müsait, ergonomik Halim e içinde bulunduğu zor ve ezici durumdan kurtulmak için bundan daha elverişli bir fırsat çıkmazdı. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
fıtraten — zf., esk., Ar. fiṭraten Yaradılıştan Okuyup yazması da ötekilerden fazla, fıtraten de müsait. H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
öğrenme — is. Öğrenmek işi Benim kafam böyle bir öğrenme usulüne de yaratılıştan müsait değildi. Y. K. Karaosmanoğlu Birleşik Sözler sözel öğrenme … Çağatay Osmanlı Sözlük
rakibe — is., esk., Ar. raḳībe Kadın rakip Kocalarının aşkına sahip ve hâkim olmak hususundaki mübarezede kadınlar rakibelerine nispetle pek müsait olmayan bir mevkide bulunurlar. H. C. Yalçın … Çağatay Osmanlı Sözlük