onarım görmek — onarılmak Ondan sonra da birkaç kez onarım görmüştür. S. Birsel … Çağatay Osmanlı Sözlük
deneme tahtası — is. Üzerinde bilgisizce, tedavi, onarım vb. işler yapılan kimse veya şey Usta, motoru deneme tahtası yaptı. Asistanlar, çocuğu deneme tahtası yaptılar … Çağatay Osmanlı Sözlük
iskele — is., İt. scala 1) Deniz taşıtlarının yanaştığı, çoğu tahta ve betondan yapılmış, denize doğru uzanan yer Vapurdan indi, iskeleye çıkar çıkmaz etrafına bakındı. S. F. Abasıyanık 2) Kıyıya yanaşan deniz aracına doğru uzatılan eğreti küçük köprü… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kademe — is., Ar. ḳademe 1) Aşama, basamak, derece 2) ask. Motorlu araçların bakım ve onarım işlerinin yapıldığı birim, bakımevi Birleşik Sözler kademe ilerlemesi kademe kademe … Çağatay Osmanlı Sözlük
mimarbaşı — is., tar. Osmanlı sarayında, resmî yapıların onarım ve yapım işleriyle uğraşan mimarların başı … Çağatay Osmanlı Sözlük
otoplasti — is., tıp, Fr. autoplastie Eksik bir organa, kişinin başka bir yerinden parça alıp eklemek yoluyla yapılan onarım … Çağatay Osmanlı Sözlük
su yolcu — is., tar. İstanbul un su yollarının ve bunlara ilişkin kuruluşların bakım, onarım ve işletmesiyle uğraşan kimse … Çağatay Osmanlı Sözlük
tamir — is., Ar. taˁmīr 1) Onarma, onarım 2) mec. Yapılan bir yanlışı, kusuru düzeltmeye çalışma Mademki bir münasebetsizlik etmişsin, bunu tamire imkân yok muydu? R. N. Güntekin Birleşik Sözler tamirhane tamir takımı Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tamir takımı — is. 1) Onarım işlerinde kullanılan araç ve gereçlerin hepsi veya bunları içinde bulunduran çanta 2) tek. Motorlu araçlarda karbüratörün yenilenmesinde kullanılan parçalar … Çağatay Osmanlı Sözlük
tamirat — is., Ar. taˁmīrāt Onarım Masanın ötesini berisini karıştırıyor, tamirat yapıyordu. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük