- rutubetli
- sf.
Rutubeti olan, nemli
Geniş, bomboş bir taşlığın serin, rutubetli küf kokusu duyuldu.
- P. Safa
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Geniş, bomboş bir taşlığın serin, rutubetli küf kokusu duyuldu.
- P. SafaÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
cibar — rutubetli hava, nemnak … Çağatay Osmanlı Sözlük
DARBÎZ — Rutubetli tarla, sulak yer … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ZABAB — Rutubetli duman. Sis … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
dağ çayırı — is., bit. b. Dağlık bölgelerde derin ve rutubetli toprağa sahip alanlarda gelişen doğal çayır … Çağatay Osmanlı Sözlük
elemge — is. Çile durumundaki ipliği yumak yapmak veya masuraya sarmak için kullanılan ve bir eksen üzerinde dönen araç Bu rutubetli mahzenin loş serinliği içine elemgelerini kurmuşlar, iplik eğiriyorlar. H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
geniş — sf. 1) Eni çok olan, enli, vâsi Geniş, bomboş bir taşlığın serin, rutubetli küf kokusu duyuldu. P. Safa 2) Alanı büyük olan, makro, dar karşıtı Bu ağaç, bir geniş bostan duvarının dış tarafında idi. O. C. Kaygılı 3) Bol (elbise) 4) Kapsamı büyük … Çağatay Osmanlı Sözlük
müteaffin — sf., esk., Ar. muteˁaffin Kokuşuk, pis kokulu Güngörmez rutubetli mezbele hâlini almış müteaffin aralıklardan sefaletin kokusu sızıyordu. H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
nemli — sf. 1) Nemi olan, az ıslak, rutubetli, kuru karşıtı Hafif bir rüzgâr dalgası nemli saçlarının arasından geçti. P. Safa 2) mec. Yaşlı (göz) … Çağatay Osmanlı Sözlük
suni çayır — is., bit. b. Rutubetli veya sulanabilen topraklarda buğdaygil ve baklagil yem bitkilerinin bir karışım olarak yetiştirildiği çayır … Çağatay Osmanlı Sözlük
sürmek — i, e, er 1) Yönetip yürütmek, sevk etmek 2) Devam etmek Yenilenmesine karar verilen Meclisin yetkileri, yeni Meclisin seçilmesine kadar sürer. Anayasa 3) Önüne katıp götürmek Koyunları sürmek. 4) Uzatmak, ileri doğru itmek Kahveyi ısıtıyor, suyu… … Çağatay Osmanlı Sözlük