sessiz — sf. 1) Sesi olmayan, ses çıkarmayan 2) Ses, gürültü çıkarmadan yapılan Sessiz çalışma. 3) Az konuşan, suskun 4) Yumuşak huylu, kendi hâlinde ve sakin (kimse) Kız kardeşi Deniz Yolları levazımında çalışan sessiz bir adamla evlidir. M. Ş. Esendal… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sedasız — sf., dbl., esk. Ötümsüz Görürsünüz ki cetlerimizin ağzından çıkmamış sedalı ve sedasız harfler bizim her an ağzımızdan çıkıyor. Y. K. Beyatlı Birleşik Sözler sedasız ünsüz sessiz sedasız … Çağatay Osmanlı Sözlük
dert — is., di, Far. derd 1) Üzüntü Gündüz ya bir yere sokulup uyur ya sessiz sedasız sokaklarda dolaşır. Fakat akşam oldu mu derdi teper. H. E. Adıvar 2) Hastalık Hastayım derdime verem diyorlar. F. N. Çamlıbel 3) Ağrı 4) mec. Sorun, kaygı Ne var ki… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sütun — is., mim., Far. sutūn 1) Herhangi bir maddeden yapılan, zaman zaman üstünde çıkıntılı bir bölüm olan, genellikle bir altlığa, bazen doğrudan doğruya yere dayalı silindir biçiminde düşey destek, kolon Terasın mermer sütunlarından birine dayanmış,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tepmek — i, er 1) Hayvan, ayağıyla vurmak 2) Üzerine basarak sıkıştırmak Yünleri çuvala tepmek. 3) Çokça yürümek 4) mec. Değerini anlamamak veya kestirememek, geri çevirmek Gelmiş buraya, başını sokacak, ekmeğini kazanacak bir yer bulmuş, hiç bunu teper… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ünsüz — sf. 1) Ünü olmayan, gösterişsiz, şöhretsiz 2) is., dbl. Ses yolunda bir engele çarparak çıkan ses, sessiz, sessiz harf, konson, konsonant Birleşik Sözler ünsüz benzeşmesi ünsüz düşmesi ünsüz göçüşmesi ünsüz ikizleşmesi ünsüz tekleşmesi … Çağatay Osmanlı Sözlük