sıkışık

sıkışık
sf., -ğı
Sıkışmış bir durumda olan

Size bu kadar ücreti niye ödemekteyiz, böyle sıkışık anlarımızda?

- A. İlhan

Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Поможем решить контрольную работу

Look at other dictionaries:

  • aş taşınca kepçeye paha olmaz — sıkışık zamanlarda önemsiz şeylerin değeri çoktur anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • iki arada bir derede (kalmak) — sıkışık, zor şartlar altında (kalmak) …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • tıkma (üzüm) — sıkışık, birbirine girmiş (üzürn) II, 16 …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

  • debil dübül — sıkışık vaziyette …   Beypazari ağzindan sözcükler

  • balık istifi — sf. Çok sıkışık olarak bir yere dolmuş (insanlar) …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dirsek dirseğe — zf. Çok sıkışık bir durumda, yan yana Parkta bu kalabalık, sinema, vapur çıkışlarında olduğu gibi dirsek dirseğe, omuz omuzaydı. N. Cumalı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • omuz omuza — zf. 1) Çok sıkışık bir durumda, yan yana Omuz omuza durup kapıdan bahçeyi seyre çalışan bir bedevi kümesi yolunu kesmişti. R. H. Karay 2) mec. Dayanışma içinde, birlikte Öfkeli insanlar, el ele, omuz omuza, Taksim e doğru akıyorlardı. Y. Z. Ortaç …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sıkışıklık — is., ğı Sıkışık olma durumu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • tıkış tıkış — zf. Dopdolu, sıkışık bir durumda …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • üst üste — sf. 1) Birbirinin üstüne konulmuş Bir gün üst üste yığılmış paketleri göstererek Buyurun dediler, hepsi hazır. Y. Z. Ortaç 2) Çok kalabalık, sıkışık 3) zf. Birbiri arkasından Üst üste her akşam, erken saatlerde kahveye gelmeye başladı. S. F.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”