- sıkışmak
- nsz
1) Birbirine basınç yapacak kadar yaklaşmak
Üç hademe, ebe, hasta bakıcı merdivenin orta sahanlığında sıkışmışlar, sedyeyi çevirmeye çalışıyorlar.
- M. Ş. Esendal2) Basınçla iki şey arasında kalmakParmağı kapıya sıkışmış.
3) Dar bir yere zorla sığmak veya sığdırılmakKarşıda apartmanın köşesine sıkışmış baraka kahveden bir adam, bir kürek ateş çıkardı.
- M. Ş. Esendal4) Zor bir durumda kalmakOsmanlı İmparatorluğu sıkışınca üç milyon asker çıkarabiliyordu.
- E. İ. Benice5) Sıkıntı ve darlık vermek, çarpıntı duymakGöğsü sıkışmış.
6) Tuvalet ihtiyacı gelmek
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.