yüreği daralmak — sıkılmak, bunalmak, içi daralmak Yusuf bütün olayları korkuyla, yüreği daralarak izliyordu. Y. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
göğsü daralmak (veya tıkanmak) — 1) güçlükle nefes almak 2) mec. içi sıkılmak Öteden beri yola yüzü yoktu. Hele yokuşları karşıdan gördüğü vakit göğsü tıkanırdı. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
nefesi kesilmek (veya daralmak veya tutulmak) — 1) güç soluk alacak duruma gelmek veya soluğu büsbütün durmak Nefesi daralıyor, yüzü kızarıyor, böğrüne bir ağrı giriyor ve yol ona gittikçe uzuyordu. M. Ş. Esendal 2) mec. bunalmak, sıkılmak İki güzel filmin arkasından peş peşe on tane moloz… … Çağatay Osmanlı Sözlük
içi daralmak — sıkılmak, bunalmak Hayvan aklıma geldikçe içim daralıyor dayı. N. Kurşunlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
başı daralmak — para yönünden sıkıntıya, darlığa düşmek Başınız daralırsa beni arayın … Çağatay Osmanlı Sözlük
tarıkmak — daralmak II, 115 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
tarumak — daralmak III, 261262 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
baş — 1. is., anat. 1) İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. N. Cumalı 2) Bir topluluğu yöneten kimse … Çağatay Osmanlı Sözlük
daralıvermek — nsz Çabucak veya ansızın daralmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
daralma — is. 1) Daralmak işi Yeni bir aşkın eşiğindeymiş gibi bir daralma vardı yüreğinde... N. Cumalı 2) dbl. Geniş ünlülerin, yanlarındaki bazı ünsüzlerin etkisiyle darlaşması: geymek > giymek, yene > yine gibi Birleşik Sözler anlam daralması… … Çağatay Osmanlı Sözlük