- sınırlamak
- -i
1) Sınırını çizmek, sınırını belirtmek veya belirlemek2) Belli bir sınır içinde bırakmak, belirlemek
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
tahdit etmek — sınırlamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
belirlemek — i 1) Belirli duruma getirmek, belirli kılmak, tayin etmek Künyesi bile daha doğarken onun yönünü belirlemiş gibi idi. H. Taner 2) man. Yeni bir kavramı, özünü oluşturan ögeleri açıklayarak tanımlamak, sınırlamak 3) Bir kavramı, ayırıcı bir öge… … Çağatay Osmanlı Sözlük
hapsetmek — i, e, der, Ar. ḥabs + T. etmek 1) Bir suçluyu hapishaneye koymak 2) Bir yere kapatıp salıvermemek Kediyi odaya hapsetti. 3) Engellemek, sınırlamak 4) de, mec. Bir kimseyi veya bir şeyi boşu boşuna tutmak, alıkoymak Gelirim diye beni akşama kadar… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kısıtlamak — i 1) Önceden verilmiş olan hak ve hürriyetlerin sınırlarını daraltmak, tahdit etmek Hükûmet dış gezileri kısıtladı. 2) mec. Sınırlamak, daraltmak 3) huk. Birini yasal yoldan mallarını kullanmaktan yoksun bırakmak, kısıt altına almak, hacir altına … Çağatay Osmanlı Sözlük
lokalize — is., Fr. localisé Yerini ve niteliğini belirlemek, sınırlamak anlamında lokalize etmek birleşik fiilinde geçen bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
sınırlama — is. Sınırlamak işi … Çağatay Osmanlı Sözlük
sınırlandırmak — i Sınırlamak, hudutlandırmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
sınırlayış — is. Sınırlamak işi veya biçimi … Çağatay Osmanlı Sözlük
kayıt koymak — engellemek, sınırlamak, takyit etmek Kanun ... kamuoyunun serbestçe oluşmasını engelleyici kayıtlar koyamaz. Anayasa … Çağatay Osmanlı Sözlük
kahkahayı ağzında söndürmek — edep sınırlarını aşmamak için gülmeyi sınırlamak Hâlbuki hikâyesini dinleyen eşraf efendiler, birbirlerine bakarak kahkahalarını elleriyle ağızlarında söndürmeye çalışıyorlardı. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük