sızlanmak

sızlanmak
nsz
Kendine yapılan bir haksızlığı, kendisini tedirgin eden bir durumu, çare bulması veya sadece sıkıntısına ortak olması için karşısındakine anlatmak, yakınmak, şikâyet etmek, şekva etmek, tazallum etmek

Geldiği saatten beri bana biraz kuru hurma bulun, diye sızlanıyormuş.

- Y. K. Karaosmanoğlu

Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Поможем сделать НИР

Look at other dictionaries:

  • tazallüm etmek — sızlanmak, yakınmak, yanıp yakılmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • şikâyet getirmek — sızlanmak, yakınmak Hüsmen de yorgunluğundan şikâyet getirmiyor, hak uğruna çalışmak ona yol mihnetlerini unutturuyordu. R. H. Karay …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yanıp yakılmak — sızlanmak, şikâyet etmek Ali Safa Bey bir şeye çok yanıp yakılıyordu, işini daha gizli görebilirdi. Y. Kemal …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • şekvâ — (A.) [ اﻮﮑﺵ ] şikayet, sızlanma. ♦ şekvâ etmek şikayet etmek. ♦ şekvâ eylemek şikayet etmek, sızlanmak. ♦ şekvâlanmak sızlanmak, şikayetçi olmak …   Osmanli Türkçesİ sözlüğü

  • ağlamak — nsz 1) Üzüntü, acı, sevinç, pişmanlık vb.nin etkisiyle gözyaşı dökmek 2) Ağaç budandığında kesilen yerlerden besi suyu veya öz su akmak 3) den Sızlanmak, yakınmak Utanç ve kahırdan, yumruklarını ısıra ısıra bir zaman ağladı. A. İlhan 4) e Bir… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ağlaşmak — nsz, le 1) Birlikte ağlamak Onlar, hanım, evlatlık bir türlü birbirlerinden ayrılamayarak karanlıkta ağlaşıyorlardı. R. N. Güntekin 2) nsz Sızlanmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sızıldanmak — nsz Sızlanmak, yakınmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sızlanma — is. Sızlanmak işi, yakınmak, şikâyet, şekva, tazallum Sonra karısının, para yetiştiremiyorum diye sızlanmasını hatırladı. M. Ş. Esendal …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • söylenmek — nsz 1) Söyleme işi yapılmak Suçluların ikisini de sağ bırakmayacağı söylenmekteydi. H. R. Gürpınar 2) Kendi kendine konuşmak, kendi kendine bir şeyler söylemek 3) mec. Çıkışmak, azarlamak, eleştirmek Benim kırdığımı anlayınca bana söylenmeye… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • vızıldamak — nsz 1) Vız diye ses çıkarmak 2) mec. Hafif sesle ve bezdirici biçimde yakınmak, sızlanmak Beni gönderecektin değil mi büyük hanım? diye vızıldadığı zaman ümidini kıracak bir şey söylemiyordu. R. N. Güntekin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”