sürüklemek

sürüklemek
-i
1) Bir şeyi yerden kaldırmadan iterek veya çekerek götürmek

Prenses koluma girdi, sürüklercesine büfeye götürdü.

- A. Gündüz
2) Akarsu alıp götürmek

Sakarya nehri kırılmış söğüt dallarını, saman çöplerini sürüklüyordu.

- A. İlhan
3) mec. İstekli olmayan birini bir yere götürmek, getirmek

Seni bırakmam vallahi diyor ve bazen gittiği yerlere bile onu sürükleyip götürmek istiyordu.

- Y. K. Karaosmanoğlu
4) -i, -e, mec. Bir kimseyi, bir işi yapmaya zorlamak
5) -i, -e, mec. Kötü bir duruma, sona doğru götürmek

Kız kardeşini kötü yola sürükledi diye babası reddetmişti.

- S. F. Abasıyanık
6) -i, -e, mec. İlgi uyandırarak bırakamayacak duruma getirmek, çok ilgilendirmek

... benim çağdaşlarımdan kim bilir kaç bin genci bahtiyar rüyalara sürüklemiştir.

- Y. Z. Ortaç

Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Поможем сделать НИР

Look at other dictionaries:

  • kötü yola sürüklemek — yasa dışı, uygunsuz veya hoşa gitmeyen bir yaşayış içine sokmak Kız kardeşini kötü yola sürükledi diye babası reddetmişti. S. F. Abasıyanık …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • peşinden sürüklemek — birinin veya birçoklarının arkasından gelmesini sağlamak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • arkasından sürüklemek — arkasından gelmesini sağlamak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sürkemek — sürüklemek, imhal etmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sürümek — i 1) Bir şeyi yerden kaldırmaksızın çekerek, iterek götürmek, sürüklemek 2) Hafif bir şeyi sürüklemek Eteğini sürümek. Duvağını sürümek. 3) Herhangi bir sebepten dolayı güçlükle yürümek 4) Bir şeyi peşine takmak, alıp götürmek Diyar diyar beni… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • afyonlamak — i 1) Afyon vererek uyuşturmak, uyutmak 2) mec. Telkin yoluyla doğru düşünmeyi önleyerek zararlı bir yola sürüklemek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • aldatmak — i 1) Beklenmedik bir davranışla yanıltmak Genç kızı aldatmak için dil dökmeye başlamıştır. P. Safa 2) Karşısındakinin dikkatsizliğinden, ilgisizliğinden yararlanarak onun üzerinden kazanç sağlamak Üç defadır bu yezit beni aldatıyor. B. Felek 3)… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • arka — is. 1) Bir şeyin temel tutulan yüzünün tam ters yanı, ön karşıtı Evin arkasında bahçe var. 2) Bir şeyin sırt durumunda olan yüzeyi Çocuğun arkası ağrıyormuş. 3) Geri kalan bölüm, kısım Masalın arkası. Yazının arkası. 4) Art, peş 5) Otururken… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • azdırmak — i 1) Azmasına sebep olmak Merhem yarayı azdırdı. 2) Azgın duruma getirmek Taş atarak köpeği azdırdı. 3) Şımartmak Yüz verip çocukları azdırdı. 4) Kötü davranış veya alışkanlıklara sürüklemek, yoldan çıkarmak Arkadaşları çocuğu azdırdılar …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • itmek — i, er 1) Bir şeyi güç uygulayarak ileri götürmek Erzak yüklü arabayı arkadan iten iki uşak, sırtı tırmandılar. H. E. Adıvar 2) Kapı, pencere vb.ni güç uygulayarak açmak veya kapamak Yavaşça kapıyı itti, elinde yoğurt bakracıyla girdi. H. E.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”