- tıknaz
- sf.
Şişmanca, toplu, kısa ve kalın yapılı, tıkız
O yuvarlak ve dazlak kafalı, tıknaz bir adamdı.
- Y. K. Karaosmanoğlu
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
O yuvarlak ve dazlak kafalı, tıknaz bir adamdı.
- Y. K. KaraosmanoğluÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
TIKNAZ — Kısa boylu ve şişman, toplu … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
tıknaz — kısa boylu … Beypazari ağzindan sözcükler
VEZA — Tıknaz, topaç, bodur kimse … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
bıdık — sf., ğı Kısa ve tıknaz … Çağatay Osmanlı Sözlük
bodur — sf. Enine göre boyu kısa ve tıknaz Bir av arıyormuş gibi tereddütlü adımlarla bodur böğürtlen dallarını hışırdatarak şoseye indi. Ö. Seyfettin Birleşik Sözler bodur pas Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller bodur kalmak bodur tavuk her gün (veya her … Çağatay Osmanlı Sözlük
fıstık — is., ğı, bit. b., Ar. fustuḳ 1) Antep fıstığı, çam fıstığı veya yer fıstığı denilen yemişlerin genel adı 2) sf., mec. Tombul, kısa boylu, tıknaz (kimse) Anamızın büyük babalarından biri kısa boylu, şişman, eli ayağı ufak bir adam olmalıdır ki ona … Çağatay Osmanlı Sözlük
kırca — sf. Hafif kırlaşmış Tıknaz, kırca, kısa sakallı, kırmızı yüzlü bir efendi. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
köylü — sf. 1) Köyde yaşayan veya köyde doğmuş olan Biz duyarız en büyük zevkini ruhumuzun / Görünce bir köylünün kıvrılmayan belini. Ö. B. Uşaklı 2) is. Köydeş Hasan benim köylümdür. 3) is. Köy halkı Köylüleri, özellikle onları çok iyi tanıyordu. T.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tebliğ — is., Ar. teblīġ 1) Bildirme, haber verme Heyet reisi selamlarının size tebliğine beni memur ettiler. P. Safa 2) esk. Bildiri İşte size tebliğde bahsettiğimiz saz şairi Âşık Mehmet, diye tıknaz adamı takdim etti. H. Taner Atasözü, Deyim ve… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tıkız — sf. 1) Tıknaz İkisi de tıkız ve aynı boyda. H. Taner 2) Çok sıkıştırılmaktan veya çok sıkı doldurulmaktan katılaşmış, sıkı Bu yastık pek tıkız olmuş. 3) Yoğunluğu çok, katı Tıkız hamur … Çağatay Osmanlı Sözlük