tutuşmak — I,170; II, 88bkz: tütü şmek … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
lades tutuşmak — tavuğun lades kemiğini birer ucundan karşılıklı tutup kırarak lades oyununa başlamak Lades tutuşmadık ki her defasında hatırımda diyorsun. A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
bahse girmek (veya tutuşmak) — görüşünde veya iddiasında haklı çıkacak tarafa bir şey verilmesini kabul eden sözlü anlaşma yapmak Bu marifetimi bilmeyenlerle bahse girip sırtımdan para kazanan açıkgözler bile oldu. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
iddiaya girmek (veya tutuşmak) — karşıt iddialarda bahse girişmek Balkonda yan yana oturmuş, bir yandan tutulan ayı izlerken, bir yandan da iddiaya girmiştik. N. Eray … Çağatay Osmanlı Sözlük
yanıp tutuşmak — 1) güçlü bir aşk ile sevmek 2) bir şeyi elde etmek için güçlü bir istek duymak Her şeyden önce bir bakanlık koltuğuna kurulmak ihtirasıyla yanıp tutuştuğunu ve oraya varmak için her vasıtayı mübah saydığını sezip anlamamış mıydı? Y. K.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kavgaya girişmek (veya tutuşmak) — kavgaya başlamak Yahu, dedi, ne diyorsun, kavgaya biz de girişiyor muyuz? M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
etekleri tutuşmak — çok telaşlanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
iştial etmek — tutuşmak, parlamak, alevlenmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
tutağlaşmak — tutuşmak, ele geçmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yanmak — nsz, ar 1) Birleşiminde karbon bulunan maddeler, ısı ve ışık yayarak kül durumuna geçip yok olmak Yanan ormanların yerine yeni orman yetiştirilir... Anayasa 2) Ateş durumuna geçmek, tutuşmak Kömür yandı. Ocaktaki odun yandı. 3) Isı, ışık veren… … Çağatay Osmanlı Sözlük