uçarı

uçarı
sf.
1) Ele avuca sığmaz (kimse)

Ben azami derecede haşarı ve uçarı bir çocuktum.

- Y. K. Beyatlı
2) Kendini çeşitli eğlencelere vermiş (kimse), sefih

Yazar dediğin biraz uçarı, serseri mizaç olmalı değil midir?

- H. Taner

Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Поможем решить контрольную работу

Look at other dictionaries:

  • uçarılık — is., ğı Uçarı olma durumu veya uçarı davranış, sefahat Böyle bir uçarılıkta bulundukça hemen ardından acı bir pişmanlık duyar. H. R. Gürpınar …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • haşarı — sf. 1) Çok yaramaz, ele avuca sığmayan (çocuk) Ben azami derecede haşarı ve uçarı bir çocuktum. Y. K. Beyatlı 2) Huysuz, azgın (hayvan) …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hava — is., Ar. hevā 1) Hava yuvarını oluşturan, bütün canlıların solunumuna yarayan, renksiz, kokusuz, akışkan gaz karışımı 2) Meteoroloji ile ilgili olayların bütünü Hava biraz bozukçaydı, dışarıda serin bir yağmur çiseliyordu. M. Ş. Esendal 3)… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • havai — sf., Ar. hevāˀī 1) Hava ile ilgili, havada bulunan 2) is. Açık mavi renk 3) Bu renkte olan Havai gözlük camlarının arkasından insana tatlı tatlı bakan iri kara gözleri vardı. Y. K. Karaosmanoğlu 4) mec. Ciddi olmayan, ciddi işlerle uğraşmayan,… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hızlı — sf. 1) Çabuk, seri, süratli Hızlı yürüyorlar ve birbirine hiçbir lakırtı söylemiyorlardı. M. Ş. Esendal 2) zf. Güç kullanarak, şiddetle Hızlı vurmak. 3) zf. Çabuk çabuk Hızlı konuşmak. 4) mec. Uçarı, çapkın, hovarda Birleşik Sözler hızlı akın… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • pırpırı — is., tar. 1) Yeniçeri salma erlerinin giydikleri kırmızı çuhadan yapılmış cübbe, pirpiri 2) Bir tür Bizans altını 3) sf., argo Uçarı, hovarda …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sefih — sf., Ar. sefīh Zevk ve eğlenceye düşkün, uçarı İçer, kumar oynar, başına bir sürü sefih insan toplardı. H. E. Adıvar …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”