- bakakalmak
- nsz, -e
Şaşkınlığa uğrayıp ne yapacağını bilmez durumda kalmak
Bakakalırım giden geminin ardından / Atamam kendimi denize dünya güzel
- O. V. Kanık
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Bakakalırım giden geminin ardından / Atamam kendimi denize dünya güzel
- O. V. KanıkÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
ağzına bakakalmak — (birinin) sözlerine hayran olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağzını açmak — bakakalmak, şaşmak … Beypazari ağzindan sözcükler
ağız — 1. is. Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü 2. is., ğzı, anat. 1) Yüzde, avurtlarla iki çene arasında, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye ve besinleri içine almaya yarayan boşluk 2) Bu boşluğun dudakları çevrelediği bölümü Küçük bir ağız. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bakakalma — is. Bakakalmak işi veya durumu … Çağatay Osmanlı Sözlük
kalmak — nsz, ır 1) Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek Sıkı sıkı kucakladı ve öylece kaldı. T. Buğra 2) Zaman, uzaklık veya nicelik belirtilen miktarda bulunmak Arabada yalnız dört çocuk kalmıştı. O. C. Kaygılı 3) de Konaklamak, konmak Hemen… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sürerlik fiili — is., dbl. Bir fiile e zarf fiil ekiyle durmak, kalmak, görmek fiilleri getirilerek oluşturulan ve süreklilik kavramı veren birleşik fiil: Gidedurmak. Bakakalmak. Yapagörmek gibi … Çağatay Osmanlı Sözlük
ulaçlı birleşik zaman — is., dbl. Zarf fiil eki almış fiille bilmek, durmak, görmek, kalmak, vermek, yazmak fiillerinin oluşturduğu birleşik fiil: gidebilmek, yazadurmak, yapmayagörmek, bakakalmak, söyleyivermek, düşeyazmak gibi … Çağatay Osmanlı Sözlük