- usulcacık
- zf.
Yavaş ve belli etmeden veya ortalığı karıştırmadan, yavaşçacık
Başını usulcacık kaldırmak istedi.
- R. H. Karay
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Başını usulcacık kaldırmak istedi.
- R. H. KarayÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
bir küme — sf. Pek çok, fazla Yaver Bey bir küme mektubu usulcacık Mustafa Kemal Paşa nın önüne koymuş. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
mahfaza — is., Ar. maḥfaẓa İçinde küpe, yüzük, bilezik vb. değerli süs eşyalarının saklandığı kutu Kadife bir mahfazayı usulcacık karısının yastığının altına koydu. E. E. Talu Birleşik Sözler mücevher mahfazası … Çağatay Osmanlı Sözlük
sekiş — is. Sekmek işi veya biçimi Ahtapot kısa kısa sekişlerle usulcacık geminin yanına yanaşıyordu. Halikarnas Balıkçısı … Çağatay Osmanlı Sözlük
sokak kapısı — is. Evin sokağa açılan kapısı Sokak kapısının usulcacık açıldığını duydum. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
sokuşmak — e 1) Dar bir yere sokulmak 2) Usulcacık araya girmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
süpürmek — i 1) Bir şeyin, bir yerin üstündeki çer çöp, toz toprak vb. şeyleri süpürge, fırça veya başka bir araçla toplamak, temizlemek Dükkânların önünü çocuklar süpürür. S. F. Abasıyanık 2) mec. Çıkarıp atmak, kovmak Yanında binlerce kurbanlık ile /… … Çağatay Osmanlı Sözlük
usullacık — zf. Usulcacık … Çağatay Osmanlı Sözlük
yavaşçacık — zf. Çok yavaş, usulcacık … Çağatay Osmanlı Sözlük