- yalnız başına
- zf.
Kendi kendine, bir kendisi, tek başına
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
yalnız — sf. 1) Yanında başkaları bulunmayan Sokaktaki yalnız çocuk. 2) zf. (ya lnız) Yanında başkaları olmayarak Ömrümde şehir içinde bile yalnız dolaşmaya alışmamış bir adam için bir genç kızın tek başına Avrupa seyahatine çıkışı akıl durdurucu bir… … Çağatay Osmanlı Sözlük
malak başına — yalnız başına … Beypazari ağzindan sözcükler
tek başına — zf. Kendi kendine, yalnız olarak Kimse yüz vermezse tek başına oturur, hayırsever bir tanıdık beklerdi. Ç. Altan … Çağatay Osmanlı Sözlük
kuru başına kalmak — hayatında veya yanında kimsesi kalmamak, kimsesiz, yalnız kalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
MÜNZEVİ — Yalnız başına çekilip kimse ile görüşmeyen, çekilip tek başına bir tarafta duran. * Yalnızlık içinde ibadet eden … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
kendi havasında gitmek (veya olmak) — yalnız başına, istediği gibi davranmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendi köşesinde yaşamak — yalnız başına yaşamak Bu şiirlerin okuyucuya tanıttığı kişi, kitapları, üç beş sevdiği dostu ile kendi köşesinde yaşamayı seven bir kimse olarak görünür. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
tarınmak — yalnız başına ekmek; ekin eker görünmek II, 145, 159 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
HALVETNİŞİN — Yalnız başına bir yere çekilip ibadetle meşgul olanlar … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
baş — 1. is., anat. 1) İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. N. Cumalı 2) Bir topluluğu yöneten kimse … Çağatay Osmanlı Sözlük