- yayvan
- sf.
Eni boyundan ve derinliğinden çok olan, basık ve geniş
İki katlı yayvan bir evdi.
- M. Ş. EsendalBirleşik Sözler
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
İki katlı yayvan bir evdi.
- M. Ş. EsendalÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
yayvan yayvan — zf. Yayarak, sesleri uzatarak … Çağatay Osmanlı Sözlük
şeblek — yayvan … Beypazari ağzindan sözcükler
lenker — yayvan, toprak, büyük çanak, müdevver tekne, sahan … Çağatay Osmanlı Sözlük
sahan — yayvan bakır tabak … Beypazari ağzindan sözcükler
AHSEM — Geniş yüzlü kılıç. * Arslan. * Enli, yassı ve yayvan burun. * Enli, yassı ve yayvan burunlu adam … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ablak — sf., ğı Yayvan ve dolgun (yüz) Şarap kızılı vurmuş ablak yüzüyle öfkeli girdi içeri. O. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
badya — is., Rum. Ağzı geniş, yayvan, büyükçe su kabı … Çağatay Osmanlı Sözlük
balık tabağı — is. 1) Balık koymaya yarayan kap 2) Yayvan servis tabağı … Çağatay Osmanlı Sözlük
bina — is., Ar. binā 1) Yapı Yalı, çok pencereli, iki katlı, yayvan bir binadır. B. Felek 2) dbl., esk. Arapça fiil çatısını konu edinen bilim ve kitap Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur. 3) dbl., esk. Çatı Birleşik Sözler taş bina şalt binası … Çağatay Osmanlı Sözlük
çanak — is., ğı 1) Toprak, metal vb. bir maddeden yapılmış yayvan, çukurca kap Oradaki sigara çanağından bir Gelincik alıp yaktıktan sonra anlattı. B. Felek 2) Göz çukuru Kanlı çanaklarından fırlayan iri parlak gözleri, pek korkunç bakıyordu. Ö.… … Çağatay Osmanlı Sözlük