- yer zarfı
- is., dbl.
Bir fiilin anlamını yer göstererek belirleyen, sınırlayan zarf, yer belirteci, mekân zarfı: İçeri giriniz. Yukarı çıkınız
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
yer — is., gök b. 1) Dünya 2) Bir şeyin, bir kimsenin kapladığı veya kaplayabileceği boşluk, mahal, mekân İzinsiz bir yere gitmek ne haddime? M. Ş. Esendal 3) Gezinilen, ayakla basılan taban Ayıp bir şey gördü mü kulaklarına kadar kızarıyor, gözünü… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yer belirteci — is., dbl. Yer zarfı … Çağatay Osmanlı Sözlük
mekân zarfı — is., dbl. Yer zarfı … Çağatay Osmanlı Sözlük
zarf — is., esk., Ar. ẓarf 1) Kap, kılıf, sarma 2) İçine mektup veya başka kâğıtlar konulan kâğıttan kese Bir sabah kahvaltımı yaparken bana gösterişli bir zarf getirdiler. A. Haşim 3) İçine fincan veya bardak oturtulan metal kap Kenarları ezik bir çift … Çağatay Osmanlı Sözlük
mekân — is., Ar. mekān 1) Yer, bulunulan yer 2) Ev, yurt 3) gök b., esk. Uzay Birleşik Sözler mekân akustiği mekân grupları mekân zarfı cennetmekân tebdilimekân Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller … Çağatay Osmanlı Sözlük
posta — is., İt. posta 1) Bir yere gelen veya bir yerden gönderilen mektup ve emanetlerin tümü Eşyalarımı ilk posta ile bir denk yapıp İstanbul a gönderdim. Ö. Seyfettin 2) Genellikle bu emanetleri götüren taşıt 3) Bu emanetleri toplayan ve dağıtan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yön — is. 1) Belli bir noktaya göre olan yer, taraf 2) Bir şeyin belli bir noktaya baktığı yan, veçhe Binanın batı yönü. 3) Bir yere gitmek için izlenen yol, cihet, istikamet Bolu yönüne. 4) mec. Tutulacak, izlenecek yol İşin ekonomik yönü. Birleşik… … Çağatay Osmanlı Sözlük
zaman — is., Ar. zamān 1) Bir işin, bir oluşun içinde geçtiği, geçeceği veya geçmekte olduğu süre, vakit Zaman geçtikçe hafifleyecek yerde, daha ziyade ağırlaşan bir vicdan azabı duyarım. Ö. Seyfettin 2) Bu sürenin belirli bir parçası, vakit Efendiler,… … Çağatay Osmanlı Sözlük