- zaman
- is., Ar. zamān
1) Bir işin, bir oluşun içinde geçtiği, geçeceği veya geçmekte olduğu süre, vakit
Zaman geçtikçe hafifleyecek yerde, daha ziyade ağırlaşan bir vicdan azabı duyarım.
- Ö. Seyfettin2) Bu sürenin belirli bir parçası, vakitEfendiler, az söylemek çok yapmak zamanı gelmiştir.
- A. İlhan3) Belirlenmiş olan an4) Çağ, mevsimGül zamanı. Çocukluk zamanı.
5) Bir işe ayrılmış veya bir iş için alışılmış saatler, vakit6) Dönem, devirEski müdür zamanında hayli şımarmış olan bu miskin ve ukala herifi sepetledi.
- H. Taner7) Bir süre ile ilgili durum ve şartlarSigarasını efkârlı olduğu zamanlar yaptığı gibi sık nefeslerle çabuk çabuk içiyordu.
- H. Taner8) gök b. Olayların oluş ve akış sırasını belirleyen, düzenli ve dönemli gök olaylarını birim olarak kullanan sanal bir kavram9) dbl. Fiillerin belirttikleri geçmiş zaman, şimdiki zaman, gelecek zaman, geniş zaman kavramıGeldi, gelmiş, geliyor, gelecek, gelir.
10) jeol. Yer kabuğunun geçirdiği gelişimde belirlenen ve fosillere göre dörde ayrılan geniş evrelerden her biriBirleşik Sözler- eş zamanAtasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.