- yorucu
- sf.
Yorgunluğa yol açan
Yalnızken kendini dinleyiş kadar yorucu ne vardır?
- R. H. Karay
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Yalnızken kendini dinleyiş kadar yorucu ne vardır?
- R. H. KarayÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
yorucu — sif. Yorğunluq əmələ gətirən, yoran; ağır. Yorucu iş. Yorucu yol. Yorucu iclas. // Üzücü, cansıxıcı, usandırıcı. Yorucu söhbətlər. Yorucu mənzərə. Yorucu həyat … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
belalı — sf. 1) Yorucu, üzücü, can sıkıcı Bu belalı işin iyi gitmeye başlamasının daha ucundayız. H. R. Gürpınar 2) Kavgacı, şirret 3) is. Yolsuz kadının zorba dostu Belalıları başından taşkın kadınlarla uğraşacak yaşta değiliz. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
emek — is., ği 1) Bir işin yapılması için harcanan beden ve kafa gücü Ücret emeğin karşılığıdır. Anayasa 2) Uzun ve yorucu, özenli çalışma Bir darbe benim bütün o uzun emeklerimi sıfıra indirir. H. C. Yalçın 3) top. b. İnsanın bilinçli olarak belli bir… … Çağatay Osmanlı Sözlük
güç — 1. sf. 1) Ağır ve yorucu emekle yapılan, çetin, müşkül Eski yazıyı öğrenmek güç bir işti. 2) zf. Zorlukla Kendini yatağa güç atmış ve sızıp kalmıştı. Y. K. Karaosmanoğlu Birleşik Sözler gücü gücüne güçbeğenir güç bela Atasözü, Deyim ve Birleşik… … Çağatay Osmanlı Sözlük
güçlük — is., ğü 1) Güç olan bir şeyin niteliği, zorluk 2) Ağır ve yorucu emek, zahmet, meşakkat Bir kere güçlük, ev bulmak ve eşya taşımak derdiyle başlar. B. Felek 3) Engel, pürüz Güçlüklere bir başına da olsa karşı koyan insan, kuvvetli insan olmalı. O … Çağatay Osmanlı Sözlük
hafif — sf., Ar. ḫafīf 1) Tartıda ağırlığı az gelen, yeğni, ağır karşıtı 2) Güç veya yorucu olmayan, kolay Hafif bir iş. 3) Ağırbaşlı olmayan, ciddi olmayan, hoppa Hafif bir kadın. 4) Miktarı az, sindirimi kolay (yiyecek) Onlar da akşam yemeğini pek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
külfetli — sf. 1) Sıkıcı, zor, yorucu, özen isteyen 2) Büyük masraf gerektiren Gece sokağa çıkmaktan korktuğum için değil, bizim tarafta sokağa çıkmak külfetli oluyor da ondan. B. Felek … Çağatay Osmanlı Sözlük
muntazaman — zf., esk., Ar. muntaẓaman Düzenli olarak Bu garip ve yorucu vazifeyi, derslerini ve müzakerelerini yaptığı gibi muntazaman başardı. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
öldürücü — sf. 1) Öldüren, ölüme sebep olan, ölüme yol açan Öldürücü bir kalp aksesinin bazen saatlerce sürebileceğini gayet iyi biliyor. P. Safa 2) mec. Bayıltıcı, bunaltıcı, sıkıcı, yorucu Paketin kaybolmuş, çalınmış olması ihtimalinin verdiği korku,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sabık — sf., Ar. sābiḳ Geçen, önceki, eski Yorucu çalışmalar sonunda sabık bakanların ne derece hüner sahibi olduklarını tespit etmiştir. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük