- yüksek
- sf., -ği
1) Altı ile üstü arasındaki uzaklık çok olan
... mekik dokuduğu yüksek bez tezgâhından kalktı.
- Ö. Seyfettin2) Belirli bir yere göre daha yukarıda bulunanİri kanatları ile bir kaşıkçı kuşu çok yükseklerde tur atıyor.
- H. Taner3) Güçlü, etkili, şiddetliYüksek basınç. Yüksek gerilim.
4) Derece veya makamı bakımından üstünYüksek kurul.
5) Normal değerlerin üstünde olan, çokTürk milletinin karakteri yüksektir.
- Atatürk6) mec. Erdemli, faziletliYüksek duygu.
7) mec. Toplum içinde para, ün vb. bakımından üstünlüğü olanYüksek sosyete.
8) is. Yukarıda, üst tarafta olan yerYüksekten avluya açılmış iki pencereden aydınlık alıyordu.
- M. Ş. Esendal9) zf. Büyük para ileYüksek oynamak.
Birleşik SözlerAtasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.