- başında
- is.
Bir şeyin sırada önde olanı, önde geleni
Öldürücü illetlerin başında kalp hastalıklarının geldiği malum.
- P. Safa
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Öldürücü illetlerin başında kalp hastalıklarının geldiği malum.
- P. SafaÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
başında kavak yeli esmek — 1) genç sorumluluk duygusundan uzak, zevk, eğlence peşinde koşmak Kocası yaşlı diye genç bir kadının başında kavak yelleri estiğine hükmetmek lazım gelmez. R. H. Karay 2) gerçekleşmeyecek şeyler düşünerek vakit geçirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
başında beklemek (veya durmak) — (bir şeyin) yanında durup gözetlemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
başında değirmen çevirmek — (birinin) gürültü ile tedirgin etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
başında olmak — (bir durum birinin) aynı sıkıntılı, belalı durumda bulunmak Senin müdür başımda olduğu sürece bana da rahat yüzü yoktur … Çağatay Osmanlı Sözlük
başında paralansın — yapılan bir iyilik çok söylendiğinde o iyiliğin artık istenmediğini belirten bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
başında torbası eksik — kaba saba, yontulmamış (kimse) … Çağatay Osmanlı Sözlük
aklı başında — sf. 1) Sürekli akıllı davranan Belçikalıların aklı başında aydınları, bu sergi organizasyonlarını bir yüz karası sayıyorlar. H. Taner 2) Doğru dürüst, kusursuz Bazı günler ne aklı başında ve rabıtalı bir insandır. M. Yesari Atasözü, Deyim ve… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kelin merhemi olsa başına sürer (veya kelin medarı olsa kendi başında olur) — kendi işini halledemeyen kişiden aynı durum için yardım alınamaz anlamında kullanılan bir söz Hekimler ne bilirmiş? Kelin medarı olsa kendi başında olur. Onlar ölmeyecek mi? H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
üstündeki üstünde, başındaki başında — üstündekinden başka hiçbir şey kalmadan anlamında kullanılan bir söz Karanfil, üstündeki üstünde, başındaki başında sokağa kovulmuş. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
masa başında — zf. Uygulamaya yönelik olup olmadığına bakmaksızın tartışarak, konuşarak, görüşerek … Çağatay Osmanlı Sözlük