- perişan etmek
- 1) dağıtmak, düzenini bozmak2) acınacak duruma getirmek
Sonra, fena ruhlu güzel yüzün de insanı perişan eden sihrini de inkâr etmeyeceğim.
- S. F. Abasıyanık
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Sonra, fena ruhlu güzel yüzün de insanı perişan eden sihrini de inkâr etmeyeceğim.
- S. F. AbasıyanıkÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
perişan — sf., Far. perīşān 1) Dağınık, düzensiz, karmakarışık Ne kadar toplasan perişandır / Toplanır saçlarım dağılmak için. C. Şehabettin 2) Acınacak durumda olan, zavallı Omuzlarındaki çamurlu tüfeklerin altında iki büklüm olmuş, yorgun ve perişan ağır … Çağatay Osmanlı Sözlük
tarumar etmek — dağıtmak, karıştırmak, perişan etmek Cemiyetin kuruluşunu tarumar etmek için doğmuş bir ihtilalci gibi tasarlıyordu. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
haşat etmek — 1) bozmak, kullanılmaz duruma getirmek 2) birini dövmek, perişan etmek, aşırı ölçüde hırpalamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
târümâr etmek — 1. dağıtmak, karıştırmak. 2. perişan etmek … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
kendini harap etmek — sıkıntı veya üzüntüden perişan olmak Daha burada kendini harap edersen yukarılarda ne halt edeceksin? R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
perişanlık vermek — perişan duruma getirmek, perişan etmek Kaç defa deve kafilelerinin bir at sesi yüzünden ortalığa perişanlık verdiğine rast geldim. F. R. Atay … Çağatay Osmanlı Sözlük
sipmek — perişan etmek, dağıtmak, saçmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kahretmek — i, der, Ar. ḳahr + T. etmek 1) Ezmek, perişan etmek 2) Çok üzmek Kendini de dostlarını da kahredeceksin, öyle mi? C. Meriç 3) nsz Kendine dert etmek, içlenmek, çok üzülmek 4) e İlenmek, beddua etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
Marmara çırası — is. Perişan etmek, mahvetmek veya perişan olmak, mahvolmak anlamlarındaki Marmara çırası gibi yakmak (veya yanmak) deyiminde geçen bir söz Ben o saat anladım ki bu çapkından ümidini kesmedikçe Marmara çırası gibi yanacaktır. H. Taner Bunlar… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yemek — 1. is., ği 1) Yemek yeme, karın doyurma işi Yemekten sonra gocuğuna sarar yatırırdı beni. N. Cumalı 2) Yenmek için pişirilip hazırlanmış yiyecek, aş, taam 3) Günün belli saatlerinde yenilen besin Yemek ya kahvaltıda ya da yemekte yenir. Arada bir … Çağatay Osmanlı Sözlük