- tur atmak
- 1) dolaşmak, dolaşıp gelmek, dönmek
Bir kaşıkçı kuşu çok yükseklerde tur atıyor.
- H. Taner2) şampiyon olunca veya galip gelince takım oyuncuları seyircileri selamlayarak sahada dolaşmak
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Bir kaşıkçı kuşu çok yükseklerde tur atıyor.
- H. TanerÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
tur — is., Fr. tour 1) Dolaşma Yemekten sonra araba ile tura çıktık. Y. K. Beyatlı 2) Bir sonuca ulaşıncaya kadar yapılan iş 3) Başladığı noktada biten, bir veya daha fazla yere önceden belirlenmiş bir programa göre yapılan seyahat Birleşik Sözler tur… … Çağatay Osmanlı Sözlük
zarf atmak — 1) dolandırıcı zarf vb. kullanarak bir tür para sızdırmak veya çarpmak 2) karşısındakinin gerçek duygu ve düşüncelerini öğrenmek için kasıtlı olarak uygun sözler söylemek veya bazı davranışlarda bulunmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
turlamak — nsz Tur atmak, dolaşmak, dönüp durmak, turalamak Futbolcular Kuşadası nda turluyor! Sabah otuz tur atan oyuncular öğleden sonra da teknik ve taktik çalıştı … Çağatay Osmanlı Sözlük
baş kıç olmak — den. yelkenli yavaşlayıp kendi çevresinde bir tur atmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sigorta — is., İt. sicurta 1) Bir şeyin veya bir kimsenin herhangi bir yönden ileride karşılaşabileceği zararı gidermek için önceden ödenen prim karşılığında bu işle uğraşan kuruluşla yapılan iki taraflı bağlantı sözleşmesi İsveç te çok sağlam bir sigorta… … Çağatay Osmanlı Sözlük
List of tractor manufacturers — The following companies and organisations currently manufacture tractors.: Also see: List of former tractor manufacturers : Also see: List of traction engine and steam tractor manufacturers : Also see: List of tractors built by other companies… … Wikipedia
alt — is. 1) Bir şeyin yere bakan yanı, zir, üst karşıtı Pantolonlarımızı şiltelerimizin altına seriyoruz, onlar bütün hafta orada ütüleniyor. Z. O. Saba 2) Bir nesnenin tabanı Ayağındaki altları nalçalı koca bahçıvan kunduraları ile ona yetişmesi… … Çağatay Osmanlı Sözlük
faraş — is., Ar. ferrāş Toplanan süprüntüleri alıp atmak için kullanılan teneke veya plastikten yapılmış kısa saplı bir tür kürek Elinde tuttuğu, içi süprüntü dolu faraşı merdivenlerin dibine boşalttı. E. E. Talu Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller … Çağatay Osmanlı Sözlük
hava — is., Ar. hevā 1) Hava yuvarını oluşturan, bütün canlıların solunumuna yarayan, renksiz, kokusuz, akışkan gaz karışımı 2) Meteoroloji ile ilgili olayların bütünü Hava biraz bozukçaydı, dışarıda serin bir yağmur çiseliyordu. M. Ş. Esendal 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük