zaman almak

zaman almak
sürmek, devam edip zamanı geçirmek

Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Поможем написать курсовую

Look at other dictionaries:

  • zaman — is., Ar. zamān 1) Bir işin, bir oluşun içinde geçtiği, geçeceği veya geçmekte olduğu süre, vakit Zaman geçtikçe hafifleyecek yerde, daha ziyade ağırlaşan bir vicdan azabı duyarım. Ö. Seyfettin 2) Bu sürenin belirli bir parçası, vakit Efendiler,… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hacir altına almak — 1) kısıtlamak Mümkün olduğu kadar uzun zaman devam etmesi için onu âdeta hacir altına almıştık. R. N. Güntekin 2) huk. hastalık, bunama vb. sebeplerden dolayı davranışlarının nasıl sonuç vereceğini bilemeyen bir kişiyi mahkeme aracılığıyla mal ve …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kıssadan hisse almak (veya çıkarmak) — anlatılan bir olaydan ders almak O zaman, diplomatlar bu kıssadan lazım gelen hisseyi çıkarmasını bilmişler miydi? Ne gezer! Y. K. Karaosmanoğlu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dizginleri (veya dizginlerini) ele almak — yönetimi eline geçirmek Uykusunun dizginlerini ele almak ve istediği zaman uyanmak. P. Safa …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • selam almak — birinin selamlamasına karşılık vermek ... pazara indiği zaman kendine verilen selamı bile almıyordu. Ö. Seyfettin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ifadesini almak — 1) (birinin) sorguya çekmek Komiser Efendi, masanın başına oturup ifadesini almaya başladığı zaman ayağa kalktı. R. N. Güntekin 2) (birinin) görgü tanığının anlattıklarını yazmak 3) argo (birinin) tepelemek 4) argo (birinin) üstün gelmek, yenmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • vaktini almak (veya yemek) — (bir iş birinin) epey zaman harcanmasını gerektirmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • göz kamaştırmak (veya almak) — 1) kuvvetli ışık veya parlaklık, kısa bir zaman için görüşü bulandırmak 2) mec. bir niteliğiyle hayran bırakmak O sıralar Avrupa da bir büyük piyano ustası gözleri kamaştırıyordu. N. Nadi …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • tutmak — i, ar 1) Elde bulundurmak, ele almak Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu. Ö. Seyfettin 2) Ele geçirmek, yakalamak Evvela bu terbiyesiz köpeği tuttu, bağladı. Ö. Seyfettin 3) Avlamak Dalyan işletiyorum, tuttuğumuz balığı tekrar denize döküyoruz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sürmek — i, e, er 1) Yönetip yürütmek, sevk etmek 2) Devam etmek Yenilenmesine karar verilen Meclisin yetkileri, yeni Meclisin seçilmesine kadar sürer. Anayasa 3) Önüne katıp götürmek Koyunları sürmek. 4) Uzatmak, ileri doğru itmek Kahveyi ısıtıyor, suyu… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”