- bela getirmek
- kötülüğe, felakete uğratmak
Yurtlarına bela getiren bu kadını, ayıplamıyor kentin uluları.
- A. Erhat
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Yurtlarına bela getiren bu kadını, ayıplamıyor kentin uluları.
- A. ErhatÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
bela — is., Ar. belā 1) İçinden çıkılması güç, sakıncalı durum Kumar, toplum için büyük bir beladır. 2) Büyük zarar ve sıkıntıya yol açan olay veya kimse Hayatta dipdiri yanmak belasından da kurtulmuştum. Y. K. Beyatlı 3) Hak edilen ceza Allah belasını… … Çağatay Osmanlı Sözlük
KAZA — Birdenbire olan musibet. Beklenmedik belâ. * Vaktinde kılınmayan namazı sonradan kılmak. * Allah ın takdirinin ve emrinin yerine gelmesi. * Hâkimlik, hâkimin hükmü. * İstemeden yapılan zarar. * Hükmeylemek, hüküm. * Bir şeyi birbirine lâzım… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük