yok — sf., ku, ğu 1) Bulunmayan, mevcut olmayan (nesne, kimse vb.), var karşıtı 2) Yasak İçki, sigara yok. 3) is. Olmayan, bulunmayan şey Sen yoktan anlamaz mısın? 4) e. Hayır anlamında kullanılan bir söz Geldiler mi? Yok, daha gelmediler. 5) bağ.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
zail olmak — yok olmak, ortadan kalkmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
zerre kadar eseri kalmamak (veya olmamak veya yok) — hiç bulunmamak, tükenmek, yok olmak Bazen o muammalı hâl tamamen üstünden kalkıyor, zerre kadar eseri kalmıyor. S. M. Alus … Çağatay Osmanlı Sözlük
buhar olmak — hlk. yok olmak, kaybolmak Sanki buhar olup göğe çekilmişlerdi. S. Ayverdi … Çağatay Osmanlı Sözlük
feda olmak — uğrunda yok olmak Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? … Çağatay Osmanlı Sözlük
helak olmak — 1) yok olmak, ölmek İki sarılı yumurta yumurtlayan bu canım legornlar iki üç gün ara ile birer birer helak olup gitmişlerdi. H. Taner 2) mec. yorulmak, bitkin duruma gelmek Zavallılar kan ter içinde bir yandan karşı taraf içlerini tutacağız, bir… … Çağatay Osmanlı Sözlük
helâk olmak — 1. yok olmak, ortadan kalkmak. 2. ölmek. 3. çırpınmak … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
mefkûd olmak — 1. kaybolmak. 2. yok olmak … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
tebâh olmak — 1. yok olmak. 2. yıkılmak. 3. bozulmak, çürümek … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
dahli olmak — (bir işte) bir işe karışmış olmak, bir işte parmağı olmak Yok, paşa kardeş, bu zaferde benim dahlim yok. F. F. Tülbentçi … Çağatay Osmanlı Sözlük