söz — is. 1) Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi, lakırtı, kelam, laf, kavil 2) Bir veya birkaç heceden oluşan ve anlamı olan ses birliği, kelime, sözcük 3) Bir konuyu yazılı veya sözlü olarak açıklamaya yarayan kelime dizisi Yer yer… … Çağatay Osmanlı Sözlük
söz düşürmek — konuşmayı belli bir konuya getirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
gürültüye getirmek (veya boğmak) — 1) bir işi, bir düşünceyi telaş ve karışıklık yüzünden ilgi çekmez duruma getirmek 2) söz kalabalığından, karışıklıktan yararlanarak istediğini elde etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağız kalabalığına getirmek — 1) birini gereksiz sözlerle şaşırtmak 2) söz söyleme becerisine sahip olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
altını üstüne getirmek — 1) söz veya tutumuyla çevreyi birbirine düşürmek, karmakarışık etmek İnsanın gözü bir şey görmedi mi dünyanın altını üstüne getirmeli. Z. Selimoğlu 2) bir şey bulmak için aramadık yer bırakmamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
adamak kolay, ödemek zordur — söz vermek kolaydır ancak o sözü yerine getirmek zordur anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
sıra — is. 1) Yan yana, art arda olan şey veya kimselerin tümü, dizi Şehir esnafı şekercisinden tutun da berberine kadar iki sıra durup kendisini alkışladılar. S. F. Abasıyanık 2) Bu biçimdeki topluluğun durumu Sırayı bozmayın. 3) Belirli bir düzene ve… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ambale — i, Fr. emballément Birini düşünemez duruma getirmek, çok yormak, fazla gaz vererek otomobili çalışamaz duruma getirmek anlamlarındaki ambale etmek ve çok yorulup iş göremez, düşünemez duruma gelmek anlamındaki ambale olmak birleşik fiillerinde… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kişiselleştirmek — i 1) Kişiye özel duruma getirmek 2) Bilişim teknolojisinde kullanılan araçları kişiye özgü duruma getirmek 3) Bir kişiye mal etmek, bağlamak 4) Söz edilen konudan uzaklaşarak olumsuz yönleriyle kişiler üzerinde durmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
İFA — Ödemek. Yerine getirmek. Söz verdiğini veya vazife bildiğini yerine getirmek. Kılmak. Yapmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük