- su içinde kalmak
- çok terlemek, su gibi ıslanmak
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
kan ter içinde kalmak — çok terli, yorgun ve perişan bir durumda kalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kan revan içinde kalmak — her yanı kana bulanmak Çıplak ayağım kan revan içinde kaldıkça öbürüne bakıp şükredeceğim. S. Çokum … Çağatay Osmanlı Sözlük
hevesi kursağında (veya boğazında veya içinde) kalmak — istediği, imrendiği şeyi elde edememek Bütün hevesim boğazımda kaldı. Küstüm oturdum. N. Meriç Gazetenin yayını kesildi; çaresiz İzmir e döndüm fakat hevesim kursağımda kalmıştı. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
hayrette (veya hayretler içinde) kalmak — şaşakalmak, şaşırmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kalmak — nsz, ır 1) Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek Sıkı sıkı kucakladı ve öylece kaldı. T. Buğra 2) Zaman, uzaklık veya nicelik belirtilen miktarda bulunmak Arabada yalnız dört çocuk kalmıştı. O. C. Kaygılı 3) de Konaklamak, konmak Hemen… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ettiğiyle kalmak — 1) yapmak istediği kötülüğü başarıya ulaştıramayan kimse, başarısızlığın üzüntüsü ve utancı içinde kalmak 2) yapmak istenilen kötülük amacına ulaşamamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
aç açık kalmak — yoksulluk içinde, evsiz barksız kalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
apışıp kalmak — şaşırmak Bu sonsuzluğun içinde işte besbelli sen de kendini kaybederek apışıp kalmışsın. H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
seyirci kalmak — bir olay karşısında hiçbir tepki göstermeyerek işe karışmak Ciğerparesi, bir tanesi içeride alevler içinde can verirken, Fasarya buna seyirci mi kalacaktı? H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
merakta kalmak — kaygı içinde olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük