- aç açık kalmak
- yoksulluk içinde, evsiz barksız kalmak
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
ağzı açık (veya ağzı bir karış açık) kalmak — çok şaşırmak, şaşakalmak Ağzım açık kalmış, çatal elimden düşmüş, yeşil salatalar pantolonuma dökülmüş. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
açık düşmek — 1. nsz Herhangi bir sebeple bir filodan veya istenilen yerden uzakta kalmak 2. 1) herhangi bir sebeple bir filodan veya istenilen yerden uzakta kalmak 2) sp. yağlı güreşte yenilgi sebebi olan sırtı veya yanı toprağa değmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağzı açık — sf., ğı 1) Şaşkın, alık, bön (kimse) 2) zf. Hayranlıkla, büyülenmiş olarak Kızcağız söze başlarken en ağzı açık dinleyen benim büyüğüm Ahmet olurdu. S. F. Abasıyanık Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller … Çağatay Osmanlı Sözlük
cereyanda kalmak — 1) kapalı bir yerde, karşılıklı açık pencere veya kapı arasında meydana gelen hava akıntısında kalmak 2) buna bağlı olarak üşütmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
aç — sf., çı, cı 1) Yemek yemesi gereken, tok karşıtı Aç ne yemez, tok ne demez. Divanü Lügati t Türk 2) is. Yiyecek bulamayan kimse Ben hem öksüzüm hem yetimim hem de tam 23 saattir açım. Y. K. Karaosmanoğlu 3) mec. Gözü doymaz, haris Ne aç adam. 4)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yol — is. 1) Karada, havada, suda bir yerden bir yere gitmek için aşılan uzaklık, tarik 2) Karada insanların ve hayvanların geçmesi için açılan veya kendi kendine oluşmuş, yürümeye uygun yer Bahçeleri bahçelere toprak yollar bağlardı. Ç. Altan 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kapı — is. 1) Bir yere girip çıkarken geçilen ve açılıp kapanma düzeni olan duvar veya bölme açıklığı 2) Bu açıklıktaki açılıp kapanan kanat Evlerin kapılarında kocaman yeşil bronz tokmaklar vardı. S. F. Abasıyanık 3) Tavla oyununda iki pul üst üste… … Çağatay Osmanlı Sözlük
el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
göz — is., anat. 1) Görme organı 2) Bazı deyimlerde, görme ve bakma Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin. 3) Bakış, görüş Bu sefer alacaklı gözüyle baktım. 4) Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak Asıl felaket bu pınara sırt… … Çağatay Osmanlı Sözlük
baş — 1. is., anat. 1) İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. N. Cumalı 2) Bir topluluğu yöneten kimse … Çağatay Osmanlı Sözlük