- el sıkmak
- selamlaşmak için birinin elini tutmak
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
sıkmak — II, 18 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
sıkmak — i, ar 1) Çevresine sarılarak veya bir şey sararak çepeçevre basınç altına almak Yalnız kalan kadın titriyor, hıçkırarak kucağındaki yavrusunu sıkıyor. Ö. Seyfettin 2) Bir şeyin suyunu, yağını, sıvı kısmını basınçla çıkarıp akıtmak Limon sıkmak.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kubur sıkmak — silah atmak, tabanca sıkmak Oğlum, ben karanlığa kubur sıkmam. H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
hortum sıkmak — yangına su sıkmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
karanfili sıkmak — argo tehlikelere ve güçlüklere göğüs gerebilmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
mavra atmak (veya sıkmak) — 1) gevezelik etmek 2) palavra atmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
palavra savurmak (veya atmak veya sıkmak) — argo 1) abartarak konuşmak, büyük başarılardan söz etmek Yalana yakın palavralar savurmaktan kendini alamayan Ragıp Bey, bu sefer tamamıyla masumdu. Y. K. Karaosmanoğlu 2) uydurma, asılsız bir söz veya haberi gerçekmiş gibi ortaya atmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
tatlı canını sıkmak — gereksiz şeylere üzülmek ve bunları dert edinmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kemer (veya kemerini) sıkmak — sıkı para politikası anlayışıyla daha az tüketmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ümüğünü sıkmak — ümüğüne sarılmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kurşun sıkmak — silahı ateşlemek, mermi yakmak Az bir sürede bütün köy bu kurşunları sıkanın Hasan olduğunu öğrendi. Y. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük