işi bozmak

işi bozmak
yapılan anlaşmayı, verilen sözü tutmamak

Hiç benim yüzüme bakmıyor, işi bozacak bir şey söyleyeceğimden korkuyor gibiydi.

- M. Ş. Esendal

Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Нужен реферат?

Look at other dictionaries:

  • bozmak — i, ar 1) Bir şeyi kendisinden beklenilen işi yapamayacak duruma getirmek Bu iki radyo istasyonu birbirini bozuyor. 2) Bir yerin, bir şeyin düzenini karıştırmak Bir insanın aklını bozabilmesi için evvelce bu aklın mevcut olması lazım gelir. A. Ş.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • oyun bozmak — 1) tasarlanmış bir işi yersiz ve vakitsiz olarak karıştırmak, planları altüst etmek Ömer de bizimle idi ama oyunumu bozacağı için sana yüzünü göstermemiştim. R. H. Karay 2) mızıkçılık etmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • şakaya boğmak (veya dökmek veya bozmak) — ciddi başlayan bir sözü veya davranışı şakaya çevirmek Bu gayretin boşluğunu anlayarak işi şakaya dökmeye başlıyor. R. N. Güntekin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • — is. 1) Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir. S. F. Abasıyanık 2) Bir değer yaratan emek 3) Birinden istenen hizmet veya birine verilen… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • pişmiş aşa (soğuk) su katmak — yoluna girmiş olan bir işi bozmak Biz olanca gücümüzle Batılılaşmaya çalışırken senin bu düşüncelerin pişmiş aşa soğuk su katıyor. H. E. Adıvar …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kaş yapayım derken göz çıkartmak — işi düzelteyim derken büsbütün bozmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • piç etmek — tkz. 1) (bir işi) yapayım derken bozmak, çıkmaza sokmak 2) (bir işi) tadını kaçırmak, tatsız bir durum yaratmak Can sıkıntısı, pişmanlık ve öfkenin, bu Vaniköy akşamını nasıl piç edeceğini şimdiden kestirebiliyordum. A. İlhan 3) (bir işi) boş… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yüzüne gözüne bulaştırmak — bir işi becerememek, bozmak Onun bu işi nasıl olup da yüzüne gözüne bulaştırdığını bir türlü anlayamadım. E. E. Talu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • akıl — is., klı, Ar. ˁaḳl 1) Düşünme, anlama ve kavrama gücü, us 2) ruh b. Bellek Hâlâ aklımda o tufan yağmuru. C. S. Tarancı 3) Öğüt, salık verilen yol Bu aklı size kim verdi. 4) Düşünce, kanı Şimdiki aklım olsaydı bu dükkânın yerine aç bir kahve! A. K …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ant — is., dı 1) Tanrı yı veya kutsal bilinen bir kişiyi, bir şeyi tanık göstererek bir olayı doğrulama, yemin 2) Kendi kendine söz verme, ahit Andım var, bu işi yapacağım. Birleşik Sözler ant kardeşi Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller ant içmek ant… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”