- içinden çıkmak
- (bir işin) karışık bir işin güçlüklerini yenebilmek, üstesinden gelmek
Pek cazip bir iş fakat çok paraya, çok vasıtaya ihtiyaç var. Bakalım bunun içinden nasıl çıkabileceğim?
- Y. K. Karaosmanoğlu
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Pek cazip bir iş fakat çok paraya, çok vasıtaya ihtiyaç var. Bakalım bunun içinden nasıl çıkabileceğim?
- Y. K. KaraosmanoğluÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
işin içinden çıkmak (veya sıyrılmak) — 1) bir şeyi anlamak, bir sorunu çözümlemek Ne yaparsanız yapın, yeter ki akıllıca olsun, demiş, çıkmış işin içinden! B. R. Eyuboğlu 2) güç bir sorunu çözemeyince kestirip atmak 3) bir konudan veya işten uzak durmak, kaçmak O, ne emrederse ben… … Çağatay Osmanlı Sözlük
iç — is. 1) Herhangi bir durumun, cismin veya alanın sınırları arasında bulunan bir yer, dâhil, dış karşıtı Deniz gecenin içinde, gece denizin içindedir. Ç. Altan 2) Oyuk şeylerin boşluğu 3) Cisimlerin yüzeyleri arasında kalan her nokta Tahtanın içi… … Çağatay Osmanlı Sözlük
geçmek — e, er 1) Bir yerden başka bir yere gitmek Elindeki kitabı bırakıp bulundukları odaya geçtim. T. Buğra 2) den Bir yandan girip diğer yandan çıkmak İplik iğne deliğinden zor geçti. 3) den Yol, araç veya akarsu bir yerin yakınından veya içinden… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yol — is. 1) Karada, havada, suda bir yerden bir yere gitmek için aşılan uzaklık, tarik 2) Karada insanların ve hayvanların geçmesi için açılan veya kendi kendine oluşmuş, yürümeye uygun yer Bahçeleri bahçelere toprak yollar bağlardı. Ç. Altan 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
iş — is. 1) Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir. S. F. Abasıyanık 2) Bir değer yaratan emek 3) Birinden istenen hizmet veya birine verilen… … Çağatay Osmanlı Sözlük
uğramak — e 1) Yola devam etmek üzere, bir yerde kısa bir süre kalmak Üç günde yalnız üç vapur iskeleye uğradı. S. F. Abasıyanık 2) Bir yerin yanından, yakınından, içinden geçmek Ona kapıdan şöyle bir uğramak isterdim. H. Taner 3) Fırlayarak çıkmak, dışarı … Çağatay Osmanlı Sözlük
kabuk — is., ğu 1) Bir şeyin üstünü kaplayan ve onu dış etkilere karşı koruyan, kendiliğinden oluşmuş sertçe bölüm, kışır Meyve kabuğu. Midye kabuğu. Ağaç kabuğu. 2) Ekmeğin pişme sırasında içinden daha çok sertleşen dış bölümü 3) gök b. Bir sıvı veya… … Çağatay Osmanlı Sözlük
koltuk — is., ğu 1) Omuz başının altında, kolun gövde ile birleştiği yer Gazetelerini bir koltuğunun altına koydu, zayıf kollarıyla kutulara sarıldı. H. E. Adıvar 2) Kol dayayacak yerleri olan geniş ve rahat sandalye Ta yan beline kadar gömüldüğü… … Çağatay Osmanlı Sözlük
namusu temizlenmek — bir işin içinden kendi saygınlığını yitirmeden çıkmak Öyleyse evvela, senin istediğin dava görülmüş olur. Yani hırsız olmadığın meydana çıkar. Namusun temizlenmiş olur. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
sarmaşmak — sarmakta yardım etmek II, 216 karışmak süzülmek bir akarın içinden başka bir şey çıkmak bunda yardım ve yarış etmek, I I, 216, 217bkz: sarmak, sarmalmak, sarmatmak, sermetmek … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini