EDÂ' — Yerine getirmek. Ödemek. Borcunu vermek. Vazifesini yapmak. * Tarz. Üslub. * Şive. * Tekebbür. * Fık: Namazı vaktinde kılmağa Eda ve vakit geçtikten sonra kılınan namaza da Kaza denir. (Bak: Kaza … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
TA'DİL-İ ERKÂN — Fık: Namazın bütün rükünleri, esaslarını usulüne uygunca yerine getirerek ve namazın tertib ve düzeninin hakkını vererek kılmak. Meselâ : Secdeyi sükunetle yerine getirmek ve iki secde arasında Sübhânallah diyecek kadar doğrularak oturmak.… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
yer — is., gök b. 1) Dünya 2) Bir şeyin, bir kimsenin kapladığı veya kaplayabileceği boşluk, mahal, mekân İzinsiz bir yere gitmek ne haddime? M. Ş. Esendal 3) Gezinilen, ayakla basılan taban Ayıp bir şey gördü mü kulaklarına kadar kızarıyor, gözünü… … Çağatay Osmanlı Sözlük
TATBİK — Yakıştırmak. Yerine getirmek. * Karşılaştırmak. * Bir kaide, kanun veya emri yerine getirmek. Kıyas ve tahmin etmek. * Benzetme, uydurma … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
İCRA — Bir işi yürütmek. * Yerine getirmek. Yapma. Tatbik etme. * Vekil göndermek. * Mahkeme kararını yerine getirmek. * Suyu akıtmak. * Huk: Borçlunun alacaklıya karşı ödemekle mükellef olduğu bir borcu, adlî bir teşekkül vâsıtasıyla ödetme … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
İFA — Ödemek. Yerine getirmek. Söz verdiğini veya vazife bildiğini yerine getirmek. Kılmak. Yapmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
icrâ — (A.) [ اﺮﺝا ] 1. yürütme, yapma, yerine getirme. 2. yapılma, yerine getirilme, yürütülme. ♦ icrâ edilmek yürütülmek, yapılmak, yerine getirilmek. ♦ icrâ etmek yürütmek, yapmak, yerine getirmek … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
yapmak — i, ar 1) Ortaya koymak, gerçekleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek Her görevi ayrım gözetmeden aynı titizlikle yapmak başarının sırrıdır. Ç. Altan 2) nsz Olmasına yol açmak Durgun sular sıtma yapar. 3) nsz Yol almak 4) Onarmak, tamir etmek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Kuvayı Milliye — Die Kuvayı Milliye (Deutsch: Nationale Kräfte) waren Widerstandsgruppen in der Türkei, die sich nach der Besetzung des Landes durch die Truppen der Triple Entente nach der Niederlage des Osmanischen Reiches im Ersten Weltkrieg, bildeten. Im… … Deutsch Wikipedia
tutmak — i, ar 1) Elde bulundurmak, ele almak Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu. Ö. Seyfettin 2) Ele geçirmek, yakalamak Evvela bu terbiyesiz köpeği tuttu, bağladı. Ö. Seyfettin 3) Avlamak Dalyan işletiyorum, tuttuğumuz balığı tekrar denize döküyoruz … Çağatay Osmanlı Sözlük