- boğmak
- boğum yeri, bend, halka, ukda
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
bogmak — boğmak, I, 86; I I, 14, 24, 173; III, 406 gömlek düğmesi. I, 466 gerdanlık, gelin gerdanlığı I, 466 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
boğmak — 1. is., ğı Boğum yeri 2. i, ar 1) Bir canlıyı, soluk almasına engel olarak öldürmek Zavallıyı az kalsın gırtlağından yakalayıp boğacaktı. Y. K. Karaosmanoğlu 2) El, ip vb. ile bir şeyi çepeçevre sıkmak 3) Motorlu taşıtlarda fazla yakıt, motoru… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir kaşık suda boğmak — (elinden gelse veya bıraksalar) bir kimseye çok kızmak veya çok öfkelenmek Muhalifler bizi bir kaşık suda boğmak istidadını gösteriyordu. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
hafakanlar basmak (veya boğmak) — sıkıntıdan bunalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
dara boğmak — birinin güç durumundan yararlanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
gürültüye getirmek (veya boğmak) — 1) bir işi, bir düşünceyi telaş ve karışıklık yüzünden ilgi çekmez duruma getirmek 2) söz kalabalığından, karışıklıktan yararlanarak istediğini elde etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kan boğmak — (birini) beynine kan hücumuyla ölmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
lakırtıya boğmak — gereksiz ve boş sözlerle konuşmayı uzatmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
şakaya boğmak (veya dökmek veya bozmak) — ciddi başlayan bir sözü veya davranışı şakaya çevirmek Bu gayretin boşluğunu anlayarak işi şakaya dökmeye başlıyor. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
dumana boğmak — 1) duman içinde bırakmak 2) mec. bunaltmak, şüphe içinde bırakmak Adamın kafasını katiyen aydınlatmamalı, karıştırmalı ve dumana boğmalısınız. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük