- boğmak
- 1. is., -ğı
Boğum yeri2. -i, -ar1) Bir canlıyı, soluk almasına engel olarak öldürmek
Zavallıyı az kalsın gırtlağından yakalayıp boğacaktı.
- Y. K. Karaosmanoğlu2) El, ip vb. ile bir şeyi çepeçevre sıkmak3) Motorlu taşıtlarda fazla yakıt, motoru çalışmaz duruma getirmek4) Renkler uygun düşmemekKoyu yeşil renk odayı boğdu. Bu renk seni boğmuş.
5) mec. Silik bir duruma getirmek, bastırmakGaliba bunları dinlememek, duymamak için konuşuyorum; seslerini boğmak, bastırmak için durmamacasına gevezelik ediyorum.
- R. H. Karay6) -e, mec. Tamamıyla kaplamak, sarmakAmpulün kör ışığı, dükkânı alaca bir loşluğa boğmuştu.
- M. Yesari7) -i, -e, mec. Peş peşe yapmak, bir kimseyi bir şeyin fazlasına eriştirmek veya uğratmakGüllü'nün boynuna sarılan Cemile, kadının hafif çilli, tombul yanaklarını öpücüklere boğdu.
- O. Kemal8) -i, -e, mec. Bir durumu başka bir durum yaratarak örtmeye çalışmakZaten durumun vahametini sezen müdürle hoca, işi gürültüye boğmak için Atatürk'e müfredat programına dair bir şeyler anlatmaya başladılar.
- H. Taner9) mec. Gelişmesine engel olmak10) nsz, mec. BunaltmakDaha sıcak basmamıştı; güneş henüz yakmıyor, hava daha boğmuyordu.
- R. H. KarayBirleşik Sözler- ayıboğan- bağboğan- itboğan
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.