bükmek — durdurmak, toplanmak, bükmek I, 100bkz: bügmek yere kapanmak, yemekten doyup, usanmak, doymak, kanmak, II, 18, 19bkz: bökmek … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
boyun bükmek — boynunu bükmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
burun bükmek — beğenmemek, önem vermemek ... şöyle demiştim, böyle yapmıştım, diyene burun büker. Y. K. Beyatlı … Çağatay Osmanlı Sözlük
dudak bükmek — bir şeyi beğenmediğini, küçümsediğini belli etmek, umursamamak, pek aldırış etmemek Selma Hanım dudaklarını büktü, cevap vermeye lüzum bile görmedi. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
bıyık burmak (veya bükmek) — çalım yapmak amacıyla bıyıklarını kıvırmak Bıyık buran, göğüs geren erleriz. E. B. Koryürek … Çağatay Osmanlı Sözlük
belini bükmek — (bir şey birinin) çaresizlik içinde bırakmak Şu kör olası işsizlik belimi fena hâlde büküyordu. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
dudağını bükmek — ağlayacak gibi olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir ayak üstünde bin yalan söylemek (veya bir ayak üstünde kırk yalanın belini bükmek) — çok kısa sürede pek çok yalan söylemek Bir ayak üstünde kırk yalanın belini büktüğü hâlde para hesabına bir türlü akıl erdiremez, bakkala bozdurulan paranın gerisini daima eksik getirirdi. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
boynunu bükmek — 1) acındırıcı, çaresiz bir durumda kalmak Biraz düşündükten sonra ağır ağır başını eğip yere baktı ve boynunu büktü. Y. Z. Ortaç 2) bir durumu, bir işi ister istemez kabul etmek Nevin hayretle boynunu bükerken içeri Behiç girdi. P. Safa 3) bitki… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kulağını bükmek — (birinin) bir sorun karşısında dikkatli davranması için uyarıda bulunmak … Çağatay Osmanlı Sözlük