- ağız dolusu
- sf.
1) Ağzın alabileceği kadar2) Birçok, birbiri ardınca (küfür)
Kaptan ağız dolusu küfür savuruyordu.
- Halikarnas Balıkçısı
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Kaptan ağız dolusu küfür savuruyordu.
- Halikarnas BalıkçısıÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
ağız — 1. is. Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü 2. is., ğzı, anat. 1) Yüzde, avurtlarla iki çene arasında, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye ve besinleri içine almaya yarayan boşluk 2) Bu boşluğun dudakları çevrelediği bölümü Küçük bir ağız. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dolu — 1. sf. 1) İçi boş olmayan, dolmuş, meşbu, boş karşıtı Su ile dolu bir şişe. 2) Bir yerde sayıca çok Dağda keklik dolu. 3) Boş yeri olmayan, her yeri tutulmuş olan Haftaya pazartesiye kadar bütün uçaklar dolu. A. İlhan 4) Boş vakti olmayan, meşgul … Çağatay Osmanlı Sözlük
hart hurt — zf. Ağız dolusu ısırarak ve ses çıkararak (yemek) … Çağatay Osmanlı Sözlük
DES' — Def etmek kovmak. * Ağız dolusu kusmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
MAZMAZA — Gusül veya abdest alırken, elleri yıkadıktan sonra üç kere ağız dolusu su alıp ağızda çalkalamak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük