- çocuksu
- sf.
Çocuk gibi, çocukça olan, çocuğa benzeyen
Annesinin tesiri altında kalır, biraz çocuksu gözleriyle yangından korkar, her türlü korkusunu gizlemek dilermiş.
- A. Ş. Hisar
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Annesinin tesiri altında kalır, biraz çocuksu gözleriyle yangından korkar, her türlü korkusunu gizlemek dilermiş.
- A. Ş. HisarÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
çocukluğu tutmak — çocuksu davranışlarda bulunmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
anacık — is., ğı Annelere sevgiyle yaklaşıldığını belirten bir söz Ertesi gün okulun yolunu tutunca yine üniformalarının içinde anacıklarının, babacıklarının görmek istedikleri masum çocuksu hâllerine dönerler. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
babacık — is., ğı Sevimli, hoş, sempatik baba Ertesi gün okulun yolunu tutunca yine üniformalarının içinde anacıklarının, babacıklarının görmek istedikleri masum çocuksu hâllerine dönerler. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
bağırgan — sf. Bağırıp çağıran, tepkisini hemen ve sert bir biçimde dışa vuran Şiirlerindeki mistik hava ile yaşamındaki bu bağırgan, çocuksu yaklaşım, çoğu kimseyi yadırgatırdı. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
çocuk ruhlu — sf. Çocuklara benzeyen bir iç dünyası olan, çocuksu davranışları olan (kimse) … Çağatay Osmanlı Sözlük
çocuksulaşmak — i Çocuksu duruma gelmek Yüzü, o garip bakan gözleriyle çocuksulaşmıştı. T. Dursun K … Çağatay Osmanlı Sözlük
çocuksuluk — is., ğu Çocuksu olma durumu … Çağatay Osmanlı Sözlük
filvaki — zf., esk., Ar. fi l vāḳiˁ Gerçekte, gerçekten, her ne kadar, vakıa Filvaki bu genç kız, fikirlerini biraz daha çocuksu anlatıyor. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
oyuncaklı — sf. 1) Oyuncağı olan 2) mec. Çocuksu, çocuk gibi davranan Şimdi oyuncaklı kadın ruhuyla değil, açık söylüyorum. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
yadırgatmak — i Yadırgama işini yaptırmak, yadırgamasına yol açmak Şiirlerindeki mistik hava ile yaşamındaki bu bağırgan, çocuksu yaklaşım, çoğu kimseyi yadırgatırdı. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük