ders — Ders, m. Que aucuns escrivent et prononcent Day, mais abusivement, est proprement le tapis dossier, d estoffe riche et legere, lequel pendant en surciel quarré sur l endroit de la table du Roy, ou autre Prince souverain, où ils s asséent pour… … Thresor de la langue françoyse
ders — dȅrs m DEFINICIJA reg. 1. predavanje, lekcija 2. nastava ETIMOLOGIJA tur. ← arap. därs … Hrvatski jezični portal
ders — flan·ders; flin·ders; glan·ders; hud·ders·field; jan·ders; jaun·ders; mal·an·ders; sal·len·ders; san·ders; saun·ders·wood; … English syllables
ders' — lü·ders ; lue·ders ; … English syllables
ders vermek — 1) öğretmek, yetiştirmek İyi konuşurdu, ders vermek sanatını bilirdi. 2) azarlamak, sert davranmak, sert bir karşılıkla yola getirmek Evvela kendi kendisini cezalandırdı, sonra kendisi gibi yaşamak istemeyenlere ders verdi. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
DERS-İ AMM — Bir medreseyi bitirdikten sonra, tâbi tutulan imtihan sonunda medrese talebelerine ders vermek salâhiyetini kazanan. * Asistan. * Herkese ders vermeğe salâhiyetli âlim … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ders dışı — sf. Ders saati ve konusu dışında olan … Çağatay Osmanlı Sözlük
ders içi — sf. Ders saati ve konusu içinde olan … Çağatay Osmanlı Sözlük
ders almak — 1) bir konu üzerinde bir öğrenci yetkili bir kimseden bilgi edinmek 2) mec. bir olaydan deneyim kazanmak, ibret almak Yapılacak şey gördüğümüz vakalardan ders almaya çalışmaktır. A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
ders çalışmak — 1) belli bir konuyu öğrenmek üzere kaynakları kullanarak çalışmak 2) derste verilen bilgileri iyice öğrenmek için tekrarlamak İnek Şaban güzel ders çalışırdı boş sınıfta. R. Ilgaz … Çağatay Osmanlı Sözlük