- duraksamak
- nsz
Ne yapmak veya ne demek gerektiğini kestiremeyerek duraklamak, tereddüt etmek
Silahına karşılık ilk kurşun yüzünü seğirterek geçince duraksadı.
- R. H. Karay
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Silahına karşılık ilk kurşun yüzünü seğirterek geçince duraksadı.
- R. H. KarayÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
duraklamak — nsz 1) Hareket durumundayken kısa bir süre için durmak veya arada bir durmak Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı / Bir dakika araba yerinde durakladı. F. N. Çamlıbel 2) mec. Bir süre ses çıkarmamak, bir şey söylememek, duraksamak, tereddüt… … Çağatay Osmanlı Sözlük
duraksama — is. Duraksamak durumu, tereddüt Kuşkularım ve duraksamalarımla, bir türlü durmuş oturmuş bir düzene kavuşamamanın acısını çekiyorum. E. Bener … Çağatay Osmanlı Sözlük
yutkunmak — nsz 1) Tükürüğü yutmak veya bir şey yutuyormuş gibi gırtlağı hareket ettirmek Oturup oturup kalkıyor, ağzını açacakken hemen yutkunup kapıyor. S. M. Alus 2) mec. Bir şeyi söylemekle söylememek arasında duraksamak Annem kelimelerini yutkunuyor. Y … Çağatay Osmanlı Sözlük
tereddüt etmek — kararsız davranmak, duraksamak Hiç tereddüt etmeden maksadımı kendisine anlattım. F. R. Atay … Çağatay Osmanlı Sözlük