- alabildiğine
- zf.
1) Sınırsız, uçsuz bucaksız bir biçimde
Bir tarafı alabildiğine deniz, bir tarafı alabildiğine boş çöl.
- F. R. Atay2) Olanca hızı ile3) mec. Aşırı derecede, gereğinden çok
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Bir tarafı alabildiğine deniz, bir tarafı alabildiğine boş çöl.
- F. R. AtayÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
göz alabildiğine — gözün görebileceği en uzak yerlere kadar Göz alabildiğine uzanan yeşil tepelerin, ruha ferahlık veren bir munis enginliği vardı. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
azgın — sf. 1) Azmış olan, azılı Azgın hayvanın yularını kavrayarak başını alabildiğine havaya kaldırdı. H. Taner 2) Çabuk iltihaplanan, yarası hemen kapanmayan (ten) 3) Çok yaramaz (çocuk) 4) Cinsel istekleri aşırı olan 5) Coşmuş, taşmış Azgın su. 6)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çıngırdamak — nsz Çıngırak sesi çıkarmak Caz alabildiğine çıngırdıyor, gümbürdüyor, garsonlar sağa sola seğiriyor. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
Dadacılık — is., ğı, öz. 1) Savaşa ve toplumsal düzensizliğe karşı başkaldırmadan doğan bir sanat akımı, Dadaizm 2) ed. 1916 da dil ve estetik kurallarını tanımayan, kelimelerin anlamlarına değer vermeyen, anlatımda başıboş ve alabildiğine çağrışımlara… … Çağatay Osmanlı Sözlük
despotluk — is., ğu 1) Despot olma durumu, istibdat, despotizm 2) Bir ülkeyi zora, baskıya ve keyfe bağlı yönetme Devri nüfuz tüccarlığı yüzünden alabildiğine soysuzlaşmış, sonunda tam bir despotluk rejimi olmuştur. F. R. Atay … Çağatay Osmanlı Sözlük
donatılmak — nsz Donatma işine konu olmak veya donatma işi yapılmak Renk renk şemsiyelerle donatılmış kilometreler boyu alabildiğine bir plaj... Ç. Altan … Çağatay Osmanlı Sözlük
enginlik — is., ği 1) Engin olma durumu 2) Alabildiğine genişlik Yaylayı inmiş, ovanın enginliğinde hızlıca yol alıyordu. N. Araz … Çağatay Osmanlı Sözlük
gedik — is., ği 1) Bir düzey üstündeki yıkık, çatlak veya aralık, rahne Duvar gediği. 2) Dağ geçidi 3) mec. Boşluk, eksiklik ... kanunların gediğinden alabildiğine yararlanıp küpünü doldurmuş bir açıkgözdü. H. Taner 4) mec. Güçlük, güç durum Gedikten… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gırla — zf., tkz. Alabildiğine, çokça Elbette ya... O köşkte uşaklar, bahçıvanlar gırla. H. Taner Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller gırla gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
göz — is., anat. 1) Görme organı 2) Bazı deyimlerde, görme ve bakma Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin. 3) Bakış, görüş Bu sefer alacaklı gözüyle baktım. 4) Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak Asıl felaket bu pınara sırt… … Çağatay Osmanlı Sözlük