- alaycı
- sf.
1) Alay etme huyu olan (kimse), müstehzi2) Alay eden, küçümseyen (tutum)
Sonra laubali ve alaycı bir tavırla cevap verdi.
- Y. K. Karaosmanoğlu
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Sonra laubali ve alaycı bir tavırla cevap verdi.
- Y. K. KaraosmanoğluÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
dalkavukça — sf. 1) Dalkavuk gibi Zeki savcı yardımcısı, Selman ın sözlerindeki bu alaycı tonda, daha çok başasistanı memnun etmek isteyen dalkavukça bir gayret sezinlemişti. H. Taner 2) zf. Dalkavuğa yakışır biçimde … Çağatay Osmanlı Sözlük
eda — 1. is., Ar. edāˀ 1) Davranış, tavır Alaycı bir eda ile soruyorum. R. H. Karay 2) Naz, işve Giyimi kuşamı tepeden tırnağa Paris modası ya, nazı edası hiç aşağı kalmıyor ki! A. İlhan 3) Anlatış biçimi, tarzı Sonra birdenbire sözlerinin konferans… … Çağatay Osmanlı Sözlük
esrarlı — 1. sf. Gizli yönleri bulunan, ne olduğu anlaşılamayan, akıl erdirilemeyen, esrarengiz Aldırmadı, aynı esrarlı ve bir parça alaycı inatla devam etti. R. N. Güntekin 2. is. İçinde esrar bulunan Esrarlı sigara … Çağatay Osmanlı Sözlük
gır gırcı — is. Boş laf etmeyi seven, alaycı, komik kimse … Çağatay Osmanlı Sözlük
müstehzi — sf., Ar. mustehzī Alaycı Dans edenlerin dansını beğenmiyormuş gibi müstehzi bir ağız çarpıklığıyla dudaklarını kıvırıyordu. Ç. Altan … Çağatay Osmanlı Sözlük
nesne — is. 1) Belli bir ağırlığı ve hacmi, rengi olan her türlü cansız varlık, şey, obje Ağzımıza koyduğumuz şey değil, tadını tuzunu bildiğimiz nesne değil. S. M. Alus 2) dbl. Geçişli fiili bütünleyen yalın veya belirtme durumunda bulunan tümleç Ali… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sarakacı — sf. Alaycı, müstehzi … Çağatay Osmanlı Sözlük
süzgün göz — is. Süzgün veya ölgün bakışlarla bakan göz Süzgün gözleri bugünkü gibi alaycı, çenesi daha sivriydi. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
üstü kapalı — sf. Açık ve kesin olmayan Onu yumuşatacağına, daha fazla alaycı yaptı; oldukça üstü kapalı bir sesle... H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
müstehzi — (A.) [ یﺰﻬﺘﺴﻡ ] alaycı … Osmanli Türkçesİ sözlüğü