- ferahlık
- is., -ğı
Ferah olma durumu, genişlik, gönül açıklığı
Bir başkasına acıyabilmenin üstünlüğünü duymuş olmanın ferahlığı ile uzaklaştı.
- H. TanerBirleşik SözlerAtasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Bir başkasına acıyabilmenin üstünlüğünü duymuş olmanın ferahlığı ile uzaklaştı.
- H. TanerÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
ferahlık duymak — içinin açıklığını, rahatlığını hissetmek Kafasını iki yana sallar, denize bir daha bakar, bir ferahlık duyardı. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
tebdilimekânda ferahlık vardır — sağlık veya görev değişikliği nedeniyle bir yerden başka bir yere giderek huzur sağlanacağını bildiren bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
MÜFERRİH — Ferahlık veren. Ferahlandıran. Ferahlandırıcı, iç açıcı … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
RUHA — Ferahlık. * Yumuşak rüzgâr … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ferahlatıcı — sf. Ferahlık veren, ferahlık sağlayan Bir muhatap bulup içini dökmenin de ayrı bir tesellisi, ferahlatıcı bir tarafı vardı. S. Ayverdi … Çağatay Osmanlı Sözlük
KABZ U BAST — Ruhen sıkıntı. Daralma ve genişleme. Sıkıntı ve ferahlık. * Birini diğeri üzerine tercih etme. * Münkabız bir adama ferahlık ve sürurluluk vermek, sevindirmek. * Beyan ve ifâde etmek. * Uzun uzun ve etraflıca anlatmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
açıklık — is., ğı 1) Açık olma durumu, aleniyet 2) Uzaklık, mesafe 3) Bitki örtüsü olmayan, çıplak yer 4) Boş ve geniş yer 5) Bir yerin uzaklara kadar bakılabilecek ve bakanın içinde ferahlık doğuracak durumda olması Kırlardaki açıklık insanı dinlendirir.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
açmak — i, ar 1) Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek Kapıyı açan hizmetçi benim kadın olduğumu anlamadı. S. F. Abasıyanık 2) Bir şeyin kapağını veya örtüsünü kaldırmak Örtüyü açmaya mecburum. R. H. Karay 3) Engeli kaldırmak Karla kapanan yolu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
boyanmak — nsz 1) Boyama işi yapılmak Yeni boyanıp temizlenmiş bir ev gibi havası ferahlık veriyordu. R. H. Karay 2) Kendi kendini boyamak, yüzüne boya sürmek, makyaj yapmak İki hanım yaşları geçkince olmasına bakmayarak sürmüşler, boyanmışlar, omuzlarına… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ingin — sf. 1) Engin (II), münhat İngin yerlere gittim mi daha bir iyilik, daha bir ferahlık duyuyorum kendimde. N. Ataç 2) is., tıp Nezle Burun ingini. Göğüs ingini. Bağırsak ingini. Birleşik Sözler bağırsak ingini göğüs ingini … Çağatay Osmanlı Sözlük