fırlamak — bulunduğu yerden birden çıkmak … Beypazari ağzindan sözcükler
ok gibi (yerinden) fırlamak — çok hızlı gitmek Affedersiniz, beni burada görürse kızar, diye ok gibi fırladı. B. Felek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ayağa fırlamak — hızla ayağa kalkmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kalbi yerinden oynamak (veya fırlamak) — yüreği yerinden oynamak En hafif bir hareketi kalbimizi yerinden oynatmaya yeterdi. A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
yerinden fırlamak — oturulan yerden hızla kalkmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözleri evinden (veya yuvalarından) uğramak (veya fırlamak) — korku, öfke ve telaşı gözlerinden belli olmak Cüce rolünde halkı gülmekten katıltan sırıtış, Rakım ın bütün buruşuklarını kaplamış, ayrık gözleri evlerinden uğramış. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
zıplamak — nsz 1) Bir yere çarpıp yukarı fırlamak İhtiyar profesörün elinde tuttuğu silindir, canlı bir mahluk gibi zıpladı. F. R. Atay 2) Sevinçten veya oyun yapmak için bulunduğu yerde havaya doğru fırlamak Küçük köpek ince sevinç çığlıkları çıkarıyor,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ayak — is., ğı, anat. 1) Bacakların bilekten aşağıda bulunan ve yere basan bölümü 2) Bacak 3) Birtakım şeylerin yerden yüksekçe durmasını sağlayan dayak, destek veya bunlardan her biri İskemlenin bir ayağı kırık. Bu köprünün dört ayağı var. 4) Vücudun… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çıkmak — den, ar 1) İçeriden dışarıya varmak, gitmek Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık. F. R. Atay 2) nsz Elde edilmek, sağlanmak, istihsal edilmek Bu mülakatımızdan esaslı bir netice çıkmadı. Atatürk 3) nsz Bir meslek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
fırlama — is. 1) Fırlamak işi 2) argo Piç 3) hlk. Arsız, terbiyesiz çocuk … Çağatay Osmanlı Sözlük